Geçen haftaki sakatlıklardan şikayet eden yazıma nispet yapar gibi hafta içi de Mustafa Pektemek sakatlanınca sahaya kadro sürmek epey zora girmişti.
Sağolsun Biliç de, en kötü şekilde yaptı kadro tercihini. İsmail'i sol beke aldı, Motta'yı sol öne… Veli on numara pozisyonuna geçti ve ilk onbir içinde topla eğilip bükülebilen kimse kalmadı.
Halbuki Almeida ve Ömer'le çift forveti oluştursa ve 4-4-2'ye dönse maç bizim için çok daha kolay ve keyifli geçebilirdi. Ama Biliç sürekli standartlara mahkum hareket ediyor. Sistem değiştirme gibi çözümlere cesaret edemiyor.
Takım uzun süre solbek Motta'dan yaratıcılık bekledi. Ara pasları, asistler, verkaçlar Mottamızın üstüne kaldı. Tabii onun teknik kapasitesi de sınırlı olduğu için ilk kırkbeş dakika böyle varyasyonlar göremedik. Yanlış pozisyonda oynadığı için haftalardır sürekli yükselen performansı düşmüş gibi gözüken Veli de kreatif katkı yapamadığından kötü bir oyun izledik.
Beslenmeyen ve çaresiz kalan Almeida'nın ceza alanı dışından nefis vuruşu dışında göze hoş gelen hiçbir hareket de olmadı, olamadı.
Forvet hattında durum böyleyken defansta da Dany'nin saçmalık şovları sürüyordu. Beş saniye içinde iki bomba imal edebilen Dany, ortada fol yok yumurta yokken yüreğimizi ağzımıza getiriyordu.
Sonra Almeida yine ceza alanı dışından bu kez ümitsiz bir vuruş yaptı, top rakibe çarparak Olcay'ın önüne düştü. Bomboş kaleye topu gönderemeyen Olcay, birkaç dakika sonra yaptığı nefis aşırtmayla kendini affettiriyordu.
Gol vuruşu nefisti ama Almeida'nın güçlü kafa pası da alkışı hak ediyordu.
Bu gol büyük bir piyangoydu ama daha büyük piyango Necip'in sakatlanması oldu. Böylece Oğuzhan oyuna girdi de, takım iki pası birarada yapabilir hale geldi. Oğuzhan'ın performansından ne kadar şikayet etsek de, oynamadığı zaman değerini anlıyoruz. Gökhan da sakatlandığı için takımda kreatif başka oyuncu kalmadı. Oğuzhan oyuna girince takım futbol oynamaya başlıyor.
Ozzy yine muhteşem oynamadı, hatta sanırım sakatlığından dolayı da kendini fazla sıkmadı. Ama attığı akıl dolu golle yine maçı alan adam oldu.
Bu gol dışında ikinci yarı başka hiçbir şey yapamadık zaten… Eski göz ağrılarımız Nobre ve Bobo'nun yüzdeyüzlük pozisyonlarda kaleyi bulamamaları sayesinde üç puandan olmadık. Ama lig sonuncusu takımın, kendi sahamızda kırkbeş dakika tek kale oynaması cidden incelenmesi gereken bir konu… Ve iki hafta üstüste son dakikalarda elli metreden atılan toplarla gol yememiz de ayrı bir problem.
Bambaşka bir sorun da senelerdir patlama beklediğimiz İsmail'in yine bir arpa boyu yol almadığını anlamamız oldu. Kademe hataları, adam kaçırmalar, kanadı kapatamamalar… Nerde bıraktıysak İsmail hala orda… Umarım Önder Özen ve Biliç seneye ona güvenerek sol bek transferi yapmamazlık etmezler.
Öyle veya böyle derbinin olduğu haftada üç puanı almamız önemliydi. Şimdi umudumuz Galatasaray'ın Fenerbahçe karşısında puan kaybetmesi… Böylece kendi göbeğimizi kendimiz kesebileceğiz.
ozgunreal@gmail.com
Karakartal mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın