Evet. Kesin karar verdim Beşiktaş'ın türü bu. Her maça müthiş bir futbol aşkıyla başlıyor sonra kendi kendimize stres yaratıp mide kramplarıyla tamamlıyoruz. Doğamız böyle, başka türlü yapamıyoruz. Bir gerginlik, bir heyecan, bir endişe yaşamadan maç bitiremiyoruz.
Başka açıklaması var
mı 7'ye 8'e gidecek maçın bu skorla bitmesinin? 45 dakika dokuz doğurmanın?
Ne güzel başladık maça... Holosko'nun tavana ampul gibi astığı top,
arkadan fırsatçılığıyla tamamladığı kafa golü... Daha 7. dakikada 2. golü bulunca havaya girmiştik ne güzel... Şöyle 5'e 6'ya gideriz, şov yaparız
diye umutlanıyorduk...
Nerdeee? Hız kestik durduk yere... Gelmeye başladı Akhisar... Mc Gregor karşı karşıya nefis kurtarışlar yaptı, oyunun
dönmesini engelledi. Arada günün yıldızı Holosko'nun solbekten çıkardığı akıllı top, Almeida'nın nefis asistiyle birleşip Hilbert'in önüne düştü. Ve
uzun zaman sonra Hilbert kendisini Hilbert yapan şeyi hatırladı. Nefis bindirmesini net bir vuruşla tamamlayıp 3. gole imza attı.
İlk yarıdan
akılda kalan diğer anlar, Fernandes'le yaratacağımız tehlikenin İbrahim Toraman'ın sahayı tutturamamasıyla suya düşmesi ve Olcay'ın cezaalanından topu
taca vurmayı bir kez daha başarmasıydı. Gerçekten her hafta yapmayayım diyorum ama illa ki Olcay'a bir parantez açmak zorunda kalıyorum. Bu arkadaşın
bu ayaklarla, bu oyun zekasıyla futbol isimli sporu tercih etmesi gerçekten çok mantıksız. İstese harika bir beyzbolcu olabilir mesela... O spor
dalında sahanın dışına vurulan toplarla sayı alınıyor ve sağa sola koşturmak müthiş prim yapıyor. Lütfen düşünsün bunu, onun için de bizim için de çok
geç sayılmaz.
İkinci yarı yine sevgili Olcay'ın Fernandes'in muhteşem asistini altıpastan auta vurmasıyla başladı. Almeida topu tamamlayıp ayağıyla sezonun 2. golünü atacaktı ama top direkten döndü. Sonra ilk yarının harikası Mc Gregor organik yumurtladı, neyse ki Akhisar forvetleri yetişip tamamlayamadı. Buna bozulan İbrahim Toraman, Mustafa'ya al da at dercesine öyle nefis bir asist yaptı ki, artık golü yemezsek ayıp olurdu. Mustafa'ya vurmak kaldı.
Bir parantez de Toraman'a açalım. Kendisi 31 yaşında bir stoper. Bunun 10 senesini Beşiktaş'ta geçirmiş. Ve hala yan topu kafayla penaltı noktasına çıkarıyor!!! Ya altyapıda bir defans oyuncusuna ilk öğretilen şey değil midir bu? Yan topları ortaya çıkarmayacaksın, ya kornere atacaksın, ya da cezaalanının kenarlarına doğru vuracaksın. Ben biliyorum, Toraman bilmiyor mu? Sonra bir de arkadaşlarına veryansın ediyor. Gerçekten ilginç!
Bu acemiliğin ardından başka bir acemilik de hakemlerden geliyor. Uğur, Almeida’nın kafasına öyle bir dirsek çakıyor ki, sesi Köyiçi’nden duyuluyor. Fakat hakem triosu buna aldırış etmediği gibi, Almeida’yı da yediği dirsekle ölmediği için kırmızı kartla cezalandırıyorlar.
Buradan özellikle yan hakeme sesleniyorum. Arkadaş sen o mesafeden Almeida'ya atılan o dirseğe ses çıkarmıyorsan, git kick
box hakemi ol. En azından kararların nizami hale gelir. Ciddiyim, Uğur o dirseği sokakta vursa, savcı adam öldürmeye tam teşebbüsten dava açar! Senden
ses yok, helal olsun!
Maçın özeti buydu. Kafama takılan diğer bir soruysa şuydu: Erkan Kaş’ın bu takımın sol kanadında oynayabilmesi için
saçlarının Olcay kadar uzaması mı gerekiyor? Samet Hoca bunu mu bekliyor? Değilse Olcay’dan ne eksiği var? Neden hiç şans bulamıyor?
Emre Özkan’ın oynaması ise sevindiriciydi. Heyecandan çok ürkek oynadı ama yavaş yavaş bunu üzerinden atacak. Ve bence Erkan Kaş’la sol kanatta çok güzel işler yapacak.
https://twitter.com/OzgunKartal
Karakartal mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın