Bu haberi yazdır
İskender'in kılıcı
Başpınar: "Oğuzhan, Büyük İskender’in kılıcı gibi tek bir darbeyle düğümü çözüp hepimizi rahatlatıyor."  
İskender'in kılıcı

Yine bir Beşiktaş klasiği, yine buz gibi terler, yine küt küt atan yürekler… 

Alışık olduğumuz üzere kara sevdamız, Karakartalımız yine rahat izletmedi maçı. Elazığspor’dan hallice Tromsö, son dakikalarda topu boş kaleye ittirse Valerenga’ları, Steagul Rosue’ları bir kez daha yadedip stattan yine deli gömleğiyle çıkacaktık. Neyse ki ucuz yırttık.

Biliç sanırım heyecan yaratmak için Oğuzhan’ı her maç yedek soyunduruyor. O kenardayken hepimiz dokuz doğuruyoruz. Maç bir gidiyor, bir geliyor, sonra Ozyymiz geliyor, maçı koparıp götürüyor. Biliç bizi mi motive etmek için yapıyor, Ozyy’yi mi bilmiyorum ama bundan vazgeçse iyi olur. Çünkü Ozyy ben ilk 11’in değişmeziyim diye bas bas bağırıyor.

Maçın ilk yarısında Tromsö’yü sahasına hapsetsek de Almeida’nın neredeyse boş kaleye kaçırdığı gol dışında pozisyonumuz yok. Norveç takımı oyunu istediği gibi sıkıştırmış, düğümü atmış, çözebilene aşk olsun. En büyük silahımız, Fernandes’in yan topları da işlemiyor, çünkü güçlü fizikleriyle yan toplarda çok başarılılar. Tek kafa vurdurmuyorlar.

İkinci yarının başında Biliç’in Oğuzhan’ı oyuna alacağını herkes tahmin ediyor ama Ersan’ın çıkıp, Atiba’nın onun yerine solbeke geçmesi gerçek bir sürpriz oluyor. Biliç’in bu ilginç hamlesi iyi sonuç veriyor, ilk yarı çıkamadığımız sol kanattan ikinci yarı rakip kaleye bol bol gitmeye başlıyoruz.

Beklediğimiz gol, iki adımdan kaleyi bulamayan Almeida’nın 12 metreden kafayı köşeye çakmasıyla geliyor. Onun cezaalanında yaptığı nefis koşuyu gören Fernandes, harika bir asist gönderiyor. Almeida adeta bir baykuş gibi boynunu 180 derece çevirerek öyle bir kafa vuruyor ki, Federer’in backhandleri bile bu gole saygı duruşunda bulunuyor. Hugo gerçekten çok enteresan bir oyuncu. Gol vuruşunda ayak hakimiyeti ne kadar zayıfsa, kafa hakimiyeti bir o kadar yüksek. Top havaya yükseldi mi, affetmiyor.

Arkasından Oğuzhan, Büyük İskender’in kılıcı gibi tek bir darbeyle düğümü çözüp hepimizi rahatlatıyor. Attığı gol, kumaşının doğal yansıması. Topla dalışı, çalımı, vuruşu, hepsi birinci sınıf. Özellikle sıkışmış maçlarda, kitlenmiş savunmalara karşı 24 saat açık çilingir gibi. Bence bu tür maçlarda, eğer iki ön liberodan vazgeçmeyeceksek, Olcay’ın yerine tercih edilmeli. Çünkü Olcay dar alanlarda etkisiz kalıyor, takımı eksik oynatıyor.

Biliç’in maçtaki ikinci hatası, son dakikalarda Muhammed’i oyuna almak oluyor. Töre’nin yerine giren Muhammed, defansa katkı yapamadığı için son 10 dakika sağ  kanat metrobüs hattı gibi vızır vızır işliyor. Dakika başı yeni bir atak yiyoruz, yüreğimiz ağzımıza geliyor. Neyse ki topu ağlarımızda görmeden maçı tamamlıyoruz.

Bir paragraf da Gökhan Töre’ye ayırmak lazım. Allah nazardan saklasın, çok iyi gidiyor. Bugün mükemmele yakın bir maç çıkardı. Hem hücumda, hem savunmada özveriyle katkı  sağlıyor. Müthiş bir teknik kapasitesi, olağanüstü atletik yetenekleri var. Eksiği ise çok benzediği Quaresma’yla aynı. Topu sürekli ayağına istiyor. Halbuki müthiş süratini defans arkasına yapacağı koşularla değerlendirse hem takımı rahatlatır hem de çok daha fazla pozisyon bulur. Zaman zaman sol kanada kaysa, çok kolay adam geçtiği için bol bol çizgiye inip bol bol gol ortası yapabilir. Biliç’in sürekli onu eğitmeye devam etmesi lazım. Gelişmeye devam ederse dünya çapında bir futbolcu olacak potansiyeli var.

Son dakikalar hariç bu maçta defansta fazla sıkıntı yaşamadık ama Escude beni korkutmaya devam ediyor. Onunla takımın topu oyuna çok daha iyi soktuğu kesin ama adam o kadar ağır ki, orta şeride geçtiğinde trafik tıkanıyor. Arkasına atılan toplarda olay yerine intikali dakikalar alıyor. Eğer Pedro onu kesecek kapasitede değilse, bir transfer sezonunu daha en gerekli adamı almadan geçirmişiz demektir.

Bir de solbek olayı var tabii. Haftalardır ha anlaşıldı, ha şimdi gelecek, ha köşeyi döndü diye bizi oyalıyorlar ama hala ortada bir şey yok. Neyi bekliyoruz, onu da anlamıyorum. 300-500 bin euro için solbeksiz oynamaya değer mi? Adam ne zaman gelecek, ne zaman takıma adapte olacak, ne zaman ülkeye uyum sağlayacak, ne zaman takıma katkı yapacak? İnsan yahu sonuçta! Başkan’a ne zaman solbek sorulsa borçtan harçtan bahsedip duruyor. Sayın başkanım, Ziraat Bankası’nı değil Beşiktaş’ı yönetiyorsunuz. Bırakın iki kuruşta borcumuz kalsın. Zararı yok, yiğidi kamçılar. İyi bir solbek de takımı kamçılar, ateşler.

Velhasıl kelam, bir Avrupa turunu daha kazasız belasız geçtik. İnşallah Cas’da da kaza olmaz ve yolumuza devam ederiz.

Karakartal mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
Bizi Takip Edin
Karakartal Twitter Karakartal Facebook Page Karakartal RSS Karakartal İphone Karakartal Mobil
En çok okunan haberler
AVRUPA'DAN FUTBOL