Beşiktaş'ın uzun zamandır oynadığı en güzel oyunlardan birini izledim kendi adıma… Kılpayı kazanmış olabiliriz, klasik maç sonu spazmlarını yine yaşamış olabiliriz, hatta Serdar Özbayraktar son saniyede ayağının ucuyla topa dokunabilse yine 2 puanı pisi pisine Antep baklavasına malzeme olarak bırakacak da olabiliriz ama ben bugün oynanan futbolu beğendim.
Orta beşli maçın ilk dakikasından itibaren yüzdeyüzünü verdi. Daha ilk saniyede Gaziantep'in santra vuruşuyla başlayan pres, maçın 80. dakikasına kadar ısrarla sürdü. İlk golün atağı, bugün 10 numara pozisyonunda oynayan Oğuzhan'ın kaptığı topla başladı. Olcay, Gökhan Töre, Veli ve tabii ki Atiba topun olduğu her yerdeydi. Olcay ve Gökhan nefis hareketlerini asist ve golle süslediler. Atiba'nın, Gökhan'ın, Olcay'ın girdikleri ve üçünün de direğin yarım metre üstünden auta giden gol pozisyonlarında üzüldük ama bir yandan da mest olduk.
Almeida gol atmadı, asist yapmadı ama yine sistemi tıkır tıkır işletti. Neredeyse tüm hava toplarını indirdi, çok güzel duvar oldu, stoperleri çizgilere taşıyıp arkadaşlarına gol pozisyonları yarattı.
Takımı bu kadar pozitif yapan değişikliğin ne olduğu çok basitti. Uzun zaman sonra Aylak kenardaydı. Haftalardır, aylardır sahada boş boş gezen, top kapmayı bırak top yapmayı bile unutan, ne defansta ne hücumda hiçbir katkı veremeyen Fernandes kulübede resmen uyukluyordu. Eski aşkımız ama fena halde ihanete uğrayarak ayrıldığımız sevgili Manuelimiz, artık Beşiktaş sayfalarından kopmak üzereydi. Ve maalesef bunu fena halde de hak etmişti.
Kurtulduğumuz aylağın sayesinde orta saha ve hücum hattı sezonun en iyi oyunlarından birini oynarken, kavuştuğumuz Çaylağımız da savunmada harikalar yaratıyordu. Evet, Pedro Franco'dan bahsediyorum. Sene başından beri merakla oynamasını beklediğimiz yeni transferimiz, maçın en iyilerinden biriydi. En kritik anlarda, en doğru noktalarda, en doğru hamleleri yaparak daha bu yaşında futbolu ne kadar iyi bildiğini gösterdi. Henüz 2. resmi maçında oyunun liderlerinden biri oldu. Top kesme dışında oyun kurmada da çok başarılı. Tekniği gerçekten çok iyi. Geriden atak hazırlamayı çok iyi beceriyor. Evet, maalesef ağır ama yanında Dany gibi süratli bir partnerle şahane bir stoper olabilir. Eğer performansını bu grafikle sürdürürse iyileştiğinde Sivok bile onbire girmekte zorlanabilir.
Dany demişken o da fena değildi. Sürati sayesinde önündeki santrforu kolayca oyundan düşürebiliyor. Ama onun zayıf yanı da, Toraman gibi saatli bomba olması. Her an yüreğimizi ağzımıza getirme potansiyeli, daha ilk maçtan kendini gösterdi. Altıpasta ayağına yapıştırıp çıkaramadığı topta hep birlikte sinirimiz tepemize zıpladı. Yine de, böyle saçma hatalar yapmazsa atletik özellikleriyle Beşiktaş'ın çok işine yarayabilir. Kadrodaki 6 tane stoper alternatifinden sürat sahibi tek vatandaş Dany!
Bir parantez de Ömer'e açmak lazım. Bak sayın Slaven Biliç, bu çocuk gerçek bir golcü. Bunu gör artık! Kaç dakika kalmışken oyuna girerse girsin mutlaka golünü atıyor. Beşiktaş'ın bütün kadrosunda -Almeida da dahil- gole en yakın isim o. Çünkü golcü sezgisine sahip. Bir zamanların Feyyaz Uçar'ı gibi golü resmen kokluyor. Pozisyon nerede olabiilecekse Ömer orada bitiyor. Vuruşları, bilekleri de çok iyi. Bu çocuğu harcama, kazan. Almeida gibi sistemi işletemese de, Beşiktaş'ın en azından ikinci forveti odur, Pektemek değil.
80. dakikadan sonraki standart sapmamızdan ise artık bahsetmek bile istemiyorum. 90 dakikayı rahat bitirmek bu saatten sonra bizde de travma yaratır zaten. Normal nabız, düzenli tansiyon, berrak zihinle maçtan çıkarsak kendimize gelemeyiz, çarpar bizi. Bağımlı olduk artık Beşiktaş adrenalinine, alamazsak krize gireriz. Tek isteğim böyle her hafta her hafta over doz almasak da, yavaştan yavaştan bıraksak…
Karakartal mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın