* Şanssızlıklar yakanı bir türlü bırakmadı. Ancak sonunda
yine kaledesin. Nasıl geçti ayrılık günleri?
Bodo maçında sakatlandım, bir ay ayrı kaldım. Elbette bundan sonra aynı tempoyu
yakalayamadım. Ama 7-8 ay boyunca sakatlığım yüzünden oturduğum doğru değil. Çünkü böyle bir sakatlık sonrası bu kadar oturulmaz.
*
Hocanın bir takıntısı mı vardı size o halde?
Del Bosque, Ramazan’da karar kıldı. Çünkü o dönem içinde en iyimiz Ramazan’dı. Benim tek
hissettiğim olay; bir an önce oyunda olmaktı. Gerisini bilemem.
* Bosque’nin sizi gönderip yabancı kontenjanını açmak istediği de
söylendi.
Hocamız bu konuda bana tek bir söz bile söylemedi. Yönetimden de böyle bir şey gelmedi.
* Ronaldo’ya da
söylenmedi, ama olayları biliyorsun...
Konya’ya gitmesi sözkonusu oldu, ama bana bu tarz bir şey olmadı. Çok sakin bir şekilde tatil
yaptım ve geri döndüm.
* Rıza Çalımbay, “Cordoba dünyanın en iyi 4-5 kalecisinden biri. Sakat olmadığı sürece oynar, kenarda oturmaz”
dedi. Bu sözler motivasyonunu nasıl etkiledi?
Kesinlikle büyük moral ve motivasyon oldu. Sürekli konuşuyor ve beni motive etmeye devam
ediyor. Bu sözlerinden dolayı, kendimi hocama karşı borçlu hissediyorum. Onun bu fikirlerine karşı elimden geleni yapmam lazım ki, görevimi yerine
getireyim.
* Beşiktaş’ta geçen yıl başlayıp, bu sezon başında da süren düşüşün sebebi sence neydi?
Rekabetten biraz
uzaklaştık. Samsun maçında 5 oyuncu atıldı. Sarı kart görenler oldu. Antep maçında 2 kişi daha atıldı, sarı kartlar daha da arttı. Bu maçı da
kaybettik. 3. maç yine kırmızı ve sarı kartlar. Bu olaylardan dolayı asla hakemleri suçlamıyorum. Tek suçlu olan hareket tarzımızdı. Bu olaylardan
zararlı çıkan Beşiktaş oldu. Hayatımda ilk defa böyle bir şeyle karşılaştım.
* İşte bunların sebebini kimse açıklayamıyor, ya
sen?
İnanılmaz bir şey. Geçmişe bakarsanız, her yıl 0.8 gol ortalamam var, geçen yılı 2.04 ile bitirdim.
* Arsenal’in
teklifi vardı, sonra da teklifte bulunan kulüpler oldu mu?
Bana gelen bir şey yok. Mayıs ayında kontratım bittiğinde oturup konuşacağım.
‘Devam etmek istiyor musunuz, istemiyor musunuz’ diye soracağım. Ben ve ailem burada çok mutluyuz. Arsenal ile yapılan pazarlıkta ağzımı hiç
açmadım.
* ‘Yarın konuşalım’ derlerse tepkin ne olur?
Önümde 3 ay var. Benimle devam etmek istemezlerse teşekkür eder
ayrılırım. Çünkü yönetimin bana yaptıkları için teşekkür etmek zorundayım. ‘Yarın oturup konuşalım’ derlerse, oturup konuşurum. Bir oyuncu için en
önemli şey, yapılacakların bir an önce yapılmasıdır. Ama ben onların elindeyim, neye karar verirlerse ona uyacağım.
* ‘Yabancı
kaleciler yüzünden son yıllarda Türk kaleci yetişmiyor’ deniyor. Bu görüşü paylaşıyor musun?
4 büyük takıma bakın, sadece Fenerbahçe’de
Türk kaleci var. Yöneticilerin Türk kalecilere biraz daha şans vermeleri lazım. Beşiktaş’a gelmeden önce kimler vardı bilmiyordum, ama bunu ciddi
ciddi düşünmek lazım.
* Daum 3 kaleci getirmişti bir sezonda, 3’ü de yabancıydı.
Şu bir gerçek; bir takımda kalecinin yeri
çok önemli. Ama hassas bir konu, biri iki hata yapınca suçlanıyor.
* Size de oldu mu?
Sarajevo maçı, benim 4.
karşılaşmamdı. Topu her tuttuğumda ıslık çalınıyor ve gitmem isteniyordu. Bu beni çok kötü etkilemişti.
* Türkiye’de en iyi kaleci
kim?
Mondragon...
* Ya sen?
Şu anki çalışmaları ve devamlılığından dolayı Mondragon... Türk kalecilere
gelince... Ömer 3 yılda iyi duruma geldi. Tüm maçlarda 6-7 puan alabilecek bir kaleci. Volkan’ın geçen yılki performansı da büyük sürprizdi. Rüştü’nün
gelişi ile ikinci plana düştü, ama bu önemli değil.
* Beşiktaş’ın yarışta geride kalması ve hedeflerden uzaklaşması nasıl etki
yaptı?
Elbette olumsuz etkiledi. Hedefler ortadan kalkınca moraller bozuluyor. Teknik direktörün değişmesiyle yeni bir amaç ortaya çıktı.
Daha önceki dönemde takıma giremeyen adamlar, yeniden takıma girip pozisyonunu korumaya çalışıyor. Del Bosque’yle böyle bir fırsatımız yoktu. Şu an en
büyük hedefimiz UEFA Kupası...
* Fenerbahçe, Trabzonspor ve Galatasaray, Beşiktaş’tan çok daha mı üstün? Yoksa Beşiktaş henüz bir takım
olamadı mı?
Beşiktaş’ın yarışın dışında kaldığına inanmıyorum. Çok maç var önümüzde. Fakat bizim hata yapmamamız şart. Geçen yıl
yaşananlar ortada. Şampiyon olma ihtimalimizi gözönünden çıkarmıyorum. Ancak onların bize nazaran avantajları var. Onlar 7 aydır aynı hocayla
çalışıyor, biz 3 haftadır. Bize göre şansları fazla, ama onlar da hiç puan kaybetmemek zorunda olduklarını biliyorlar. Bunun stresini
yaşayacaklar.
* Fenerbahçe, Alex ve Anelka gibi büyük oyuncular aldı. Beşiktaş’ın bu tür transferleri olmadı. Bu bir eziklik yaratıyor
mu?
Bunu söyleyemem, daha doğrusu bilemem. Beşiktaş’a böyle büyük adam gelse, o sisteme adapte olmaları lazım. Sıradan bir kişi veya Van
Hooijdonk tarzında herkesin üstünde takımı yüklenecek birisi de olabilir.
* Bir kaleci olarak bu tip oyunculara karşı oynadığında
farklı duygulara kapılıyor musun?
Kesinlikle farklı oluyor. Bir kere adı derbi, herkes farklı düşünüyor. Size bir örnek vereyim.
Diyarbakırspor; Hooijdonk, Alex, Nobre, Anelka’yı satın alabilir. Hatta daha büyük yıldızları da... Ama Beşiktaş ile maç yapması, Fenerbahçe gibi
olmaz. Dünyanın en iyi oyuncuları orada olsa bile, derbi derbidir. 4 büyüklerin aralarındaki maçlar her yönüyle çok farklı oluyor.
*
Unutamadığın maçlar hangileri?
Sarajevo maçı olumsuz olarak hep aklımda. Çünkü 4. maçımda gitmem isteniyordu. İnanılmaz bir şeydi. Bir de
Samsun karşılaşması var elbette... Videodan seyrettim, hem kendi aramızda hem de onlarla nasıl da kavga ediyoruz? Güldüm izlerken, nasıl böyle bir şey
yaparız diye... Çünkü o gün sanki 8 puan gerideymiş gibi davranıyorduk.
* Zaten herkes buna cevap bulamıyor. Ne olduğunu
anlayamıyor?
Ben de düşünüyor ve anlam veremiyorum.
* Peki neden? Başka olaylar mı vardı yoksa işin içinde?
Çok ilginç; Giunti ve ben, herkesi ‘aman bağırmayın’ diye uyarıyor, ellerini - kollarını çekiyorduk... Anlamıyorum, bir anlam
veremiyorum...
* İbrahim Üzülmez, “Hocanın bir takıma etkisi yüzde 5’i geçmez” dedi. Katılıyor musun?
Şahsen bana fazla
etkisi olmaz, ama takım bazında yüzde 5’ten fazla olması lazım. Takımın sağında - solunda kimlerin oynayacağını hoca belirliyor çünkü. Aslında birey
olarak da herkes kafasını çalıştırmalı. Mesela, yanındaki adam ileri çıkıyorsa, onun yerini kapatacaksın. Hepsi bu!
* En büyük
özelliğin, topu ayak ve elle çok iyi oyuna sokman. Ayrıca soğukkanlısın ve kendine güvenin tam. Bunların dışında sana göre artı ya da eksilerin
neler?
Tespitlerinize katılıyorum. Ama bir şey söylemem gerekirse, kendime çok fazla güvenerek bazen de hata yapıyorum. Sürekli ‘takımla
birlikte nasıl atak yaparım’ diye düşünüyorum. Oysa ‘nasıl defans yaparım’ diye düşünmem lazım. Emekli olmama 2 yıl kaldı ve ben hala bunu
başaramadım.
* Futbolu bırakıyor musun yani?
2 yıl sonra yaşım 37 olacak. Boca Juniors ve Beşiktaş ile her şeyi yaşadım.
Sadece UEFA ve Şampiyonlar Ligi kupaları kaldı kaldıramadığım. Son iki yılımda umarım bunları da yaşayacağım.
* Sürekli ofansı
düşündüğünü söyledin. Yoksa futbola ilerde mi başladın?
Bunu ilk kez açıklıyorum. Ben futbola orta sahada başladım. Fizik olarak
yaşıtlarıma göre fazla geliştim. Sonra da forvete geçtim.
* Peki nasıl oldu da kaleci oldun?
Kolombiya’da idmanlar
14.00’te başlardı. İdmana 13.30’da gittim, hiç kimse yok. Ben de makinaların başına geçip oyun oynamaya başladım. Dalmışım, dışarı bir çıktım ki tüm
pozisyonlar dolmuş. Sadece kalede kimse yok. ‘Kim kaleye geçmek ister’ dediler. Yer kalmadığı için elimi kaldırdım ve kaleye başladım. Eldivenim falan
da yoktu. Zaten babamın ayakkabılarını giyiyordum o zaman.
* Büyük olmadı mı ayakkabılar?
- Büyüktü, ama başka ayakkabım
yoktu.
* Baban da futbolcu muydu?
Hayır. Onlar kendi aralarında maç yapardı. Sadece amcam olimpiyat seçmelerine gitti, ama
o da profesyonel olamadı.
* Yakın zamana kadar Türkiye’de aileler futbol oynayan çocuklarına kızarlardı. Şimdi ise büyük paralar
kazanıldığı için elinden tutan futbola götürüyor. Sizin ülkenizde durum nasıl?
Kolombiya’da da aynı... Sadece futbolcuların para
kazandığı zannediliyor. Babam bana ‘futbolcu ol ya da olma’ diye bir şey söylemedi. Sadece ‘olacaksan adam gibi futbolcu ol’ dedi.
*
İyi dinlemişsin babanı...
Tanrı’ya şükürler olsun, öyle oldu.
* Herkes tarafından örnek profesyonel olarak
gösteriliyorsun. Sırrın ne?
İnsanlara nasıl davranıyorsam, onların da bana öyle davranmasını istiyorum. Bu konuda çok şanslıyım. Beni en
çok rahatsız eden şey, bazı dönemlerde ağzımdan çıkmayanların yazılması oldu. Ben her şeye açık biriyim. Bugüne kadar oynadığım takımlara şimdi de
gitsem, kapıyı çalar herkesle konuşurum.
* Jübileden sonra da futbolun içinde mi olacaksın?
Kolombiya Federasyonu’nun daha
fazla büyümesini istiyorum. Buna bağlı olarak oyuncuların da daha iyi yerlere gelmesini arzu ediyorum. Bir gazeteci ya da bir doktor gibi mesleklerini
yapsınlar. Çünkü sonuçta gelirimi futboldan kazandığım için, benim mesleğim de futbol.
* Kaleci antrenörü olarak Beşiktaş’ta kal’
derlerse ne yaparsın?
Kalırım, ama tek eksiğim Türkçe... Çok az biliyorum.
* Yıllar geçti, öğrenemedin mi?
Her yerde bir tercüman olduğu için pek gerek kalmadı.
* Türkiye Ligi’ni genel olarak nasıl buluyorsun?
Büyük yatırım
var. İdman tesisleri ortada. Gençlerbirliği, Trabzonspor, Fenerbahçe, Gaziantepspor gibi takımların da büyük tesisleri olduğunu duydum. Futbol burada
kalpten oynanıyor. Baktığımızda 0-0 biten çok az maç var.
* Burada öyle, ama Avrupa’da durum tam tersi.
Çok duygusal
oynanıyor da o yüzden. Mesela bize bir gol atıyorlar, sonra hep birlikte karşı kaleye gol atmaya gidiyoruz. Bu her takım için geçerli. Düşünün; ben
doktorum ve ameliyat yapıyorum. Yardımcım bana gerekli malzemeleri verecek ki, ben de ameliyatı yapacağım. Eğer beni kenara itip de ameliyatı yapmaya
kalkarsa hata olur. Türkiye’de maça çok iyi hazırlanılıyor. Ama bir gol yiyince şaşırıyorlar. Biraz düzen sağlansa, duygusal oynanmasa. Kısacası
kafayı kullansalar...
* Türk seyirciler nasıl?
Fanatikler... Ancak fanatizm, sizi destekleyip heyecanlandıracak,
coşturacak dersen evet... Tehlikeli diyorsan, hayır.
* Hangi golcülerden çekiniyorsun?
İki rakibim var! Biri her maçta
bana gol atan Ümit Karan, diğeri de her maçta sağıma soluma vurup bir de gol atan Veysel. Artık biri hakkında düşünmem gerekiyor!
* İki
hafta sonra Ümit’e karşı maçın var. İşin zor yani!
Kesinlikle yine gol atar!
* Yemek, müzik, trafik... Buraya alıştınız mı
ailece?
Arjantin’de çok daha fazla araç vardı ve çok daha hızlı araba kullanılıyordu. Bu yüzden trafikte sorun yok. Türk yemekleri çok
hoşuma gidiyor. Tike tarzında kebabı çok yiyorum. Müzikleri seviyorum. İstanbul hayaldışı bir şehir. Burada yaşayanlar pek farkında değil, ama yabancı
olarak geldiğinizde durum farklı. Boğaz’ın görüntüsü Dünya’da başka hiç bir şehirde yok.
* Söylemek istediğin başka bir şey var
mı?
Sahaya çıktığımda en iyisini yapmaya çalışıyorum. Çünkü buradan gittiğimde iyi hatırlanan biri olmak istiyorum. 5-10 yıl sonra
geldiğimde burada yine arkadaşlarım olacak. Tıpkı Arjantin’de, İtalya’da ve Kolombiya’da olduğu gibi... Gheorghe Bush bile bunu benim kadar
başaramadı. (Gülerek kalkıyor masadan...)
Kaynak: Fanatik