Sezonu çifte kupayla kapatan Beşiktaş'ta zaferin mimarı Sergen Yalçın, Milliyet'e 16. şampiyon öyküsünü yazdı. Başarılı teknik adam, "Yönetim
kurulumuz ve taraftarımız bu görevi bize inandığı için verdi. Bizim onlara bir başarı sözümüz vardı ve bunu tutmak için ekip olarak gecemizi
gündüzümüze katmamız gerekiyordu Bu sezonun temelleri bence ligin başında değil, Vodafone Park'ta yapılan imza töreninde atıldı. Bu yola ilk harcı da
Beşiktaş taraftarı ve camiası koydu. Ancak işimiz hiç de kolay olmayacaktı" ifadelerini kullandı.
İŞTE SERGEN YALÇIN'IN ŞAMPİYONLUK
YAZISI...
O gün bu konuyla ilgili sorulan soruya "Bir gün kavuşacağız" demiştim. Alanyaspor maçında Beşiktaş taraftarının gösterdiği sevgi elbette gururumu okşamıştı. O gün maçtan sonraki basın toplantısında, sonuçta bir insan olduğumu ve duygularımın da olduğunu ifade ederek, bu durumun beni mutlu ettiğini dile getirmiştim. Fakat o an için Alanyaspor'un teknik direktörü olduğumu da belirterek bir teklif almadığımı söylemiştim. 13 Mayıs 2019 akşamı bunları ifade ettim fakat 30 Ocak 2020 akşamı ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Benim futbol hayatımda tıpkı 100. yılda attığım şampiyonluk golü gibi unutamadığım anlar olmuştur. Fakat imza töreni benim için bambaşka bir geceydi. İşte o akşam heyecandan ne söyleyeceğimi bilemiyordum.
Kelimeler ağzımdan zor çıkıyordu. Karşımda binlerce siyah-beyaz formalı taraftar, kollarını açmış adeta bana sarılacak gibiydiler. Mikrofona sadece "Çok heyecanlıyım" diyebilmiştim. Ve o gece kendi kendime dedim ki: Üzerime çok ağır bir yük bindi ama bu taraftarla birlikte biz bu yükü kaldırırız...
'Temel sağlam olmalıydı'
Stattaki sevgi seli ve yaşadıklarım inancımı daha da artırmıştı. Açıkçası çok özel ve unutulmaz bir akşamdı...Elbette çok kolay olmayacaktı. Elbette önümde aşılması çok zor ve büyük engeller vardı. Kulübün maddi durumunu biliyorduk. Şartların çok iyi olmadığını sadece ben değil tüm Türkiye biliyordu. Herkesin elini taşın altına sokma dönemiydi... Bizim böyle bir ortamda görevden kaçma gibi bir durumumuz söz konusu olamazdı. Yönetim kurulumuz ve taraftarımız bu görevi bize inandığı için verdi. Onlara bir başarı sözümüz vardı ve bu sözü tutmak için gecemizi gündüzümüze katmamız gerekliydi. Bu şampiyonluğun hikayesinin başlangıcı bu sezon başı değil, Vodafone Park'ta imzayı attığımız o akşamdı. Bu sezonun temelleri orada atıldı. Ve bu yola ilk harcı da Beşiktaş taraftarı koydu. Önce temel sağlam olmalıydı. Gerisi zamanla çözülebilecek sorunlardı. İlk işimiz takım içerisindeki moral ve motivasyonu üst seviyeye çıkarmak oldu. Bazı oyuncularla birebir görüştüm. Takımla yaptığımız sohbetlerde tüm futbolcuları şampiyonluğa inandırmaya çalıştım. Evet o günlerde zaman zaman basının önünde işimizin çok kolay olmadığını, liderle aramızda başka takımların da olduğunu söylüyordum. Böyle konuştuğumda çok eleştiri almıştım ama sahada hiç hedefinden uzaklaşmış bir takım görüntüsü yoktu.
'Beşiktaş'ın ruhunda var'
Biz toplayabildiğimiz kadar puanlar toplayıp yukarıdakilerin kaybetmesini beklemeliydik. Bu mümkün müydü? Elbette mümkündü... Tüm ihtimalleri hesaplamak zorundaydık. 'Şampiyonluk yarışında fazla avantajımız yok, boş verelim' deme lüksümüz hiç yoktu. Beşiktaş, matematik olarak şansı devam ettikçe tüm ihtimalleri kovalamak zorunda olan bir kulüptür. Futbolcular zaten Beşiktaş'ın büyüklüğünü biliyorlar fakat bunun sözde kalmaması için bizlere çok iş düşüyordu. Ayrıca oyun tempomuzu arttırmamız gerekiyordu. Beşiktaş gibi bir takım oyunu ofansif anlamda kesinlikle daha iyi oynamalıydı. Oyun gücüyle, istekle, arzuyla, hırsla kazanmalıydık maçlarımızı.Bu tempoya geçerken zorlandık mı? Evet! Ancak futbolcularımız bu duruma çok kısa sürede alıştılar. Zaten Beşiktaş'ın ruhunda, genlerinde bulunan coşkulu futbol oynama arzusunu yeniden ortaya koyduk. Şunu çok net söyleyebilirim ki, ben ilk geldiğim sezon da yaşamak istiyordum. Zor da olsa bu umudumu sonuna kadar korudum. Fakat olmadı. İyi oynadığımız halde puanlar kaybettiğimiz maçlar oldu. Bizim taraftara ihtiyacımız olduğu dönemde tüm Türkiye pandemi ile tanıştı. Futbola verilen ara hiç beklemediğimiz bir durumdu. Yurt dışından gelen en önemli oyuncularımı karantinalar yüzünden bazı maçlarda oynatamadım.
'Beni mahcup etmediler'
Ama yapacak bir şey yoktu. Bir çıkış yolu bulmamız gerekiyordu. Nasıl ki elimizde santrfor yokken çözüm bulduysak, bu tür sıkıntılara da çözüm bulduk. Karius gidiyor mu, ben de Ersin ve Utku ile bir yol çizdim. Onlar da beni mahcup etmediler. Onların performansına göre yeni sezonun kaleci hamlelerini belirleyecektik. Lig bittiğinde kesinlikle kaleci istemediğimi yönetime söyledim. 'Gayet iyi biliyorum, bu çocuklar beni mahcup etmeyecek' dedim. 'Biz şampiyon olacaksak Ersin ve Utku ile de oluruz' dedim ve onlara her zaman güvendim...
'İşler terse de gidebilirdi'
Kovid'e yakalandığım dönem takımdan uzak olmak elbette çok üzücüydü. Fakat pandemi kurallarına uymak zorundaydık. 14 günlük ayrılık sürecim boyunca tüm teknik heyet takım için gereken ne varsa yaptılar. Görüntülü arama ile bazı kısa toplantılar da gerçekleştirdik. Bu süreçte böyle şeyleri de yaşayacağımız varmış. İnsan sağlığı elbette önemli ama kendimizden çok, bu virüsün takıma yayılmasından endişe ediyorduk. Düşünebiliyor musunuz? Beşiktaş'taki ilk sezonumda böyle sıkıntılar da yaşadık. Belki bu süreçten dolayı işler tersine de gidebilirdi. Üç maç üst üste yenildiğinizde bu durumu toparlamak çok kolay olmuyor. Çok çalışmak yetmiyor. Şanslı olmamız gereken anlar da oldu. Bu dönemde buna çok ihtiyacımız vardı.
'Biz geçen sezon da şampiyon olabilirdik'
Trabzonspor ve Medipol Başakşehir müsabakaları, ilk geldiğim sezon benim en çok üzüldüğüm maçlardı. Şampiyon olduğumuz sezonda da üzüldüğüm maçlar oldu fakat ilk sezonda Trabzonspor ve Başakşehir maçlarından toplamda 6 puan çıkarabilseydik, lig sonunda belki şampiyon bile olabilirdik. O iki maçta çok iyi oynamıştık. Ligin ikinci yarısının en önemli kırılma anlarıydı o maçlar. Şansımızı sonuna kadar zorlamak bizim olmazsa olmazımızdı. Ligin sonunda kendimizi bir anda Şampiyonlar Ligi elemelerinde bulduk. Tüm şartları zorladık. Tüm olumsuzları yenmeye çalıştık. Yine de biz sezonu, oyun olarak kendimize yakışır bir şekilde kapattık. Bir dahaki sezon için, ligin kalan haftalarını bu şekilde sürdürmemiz önemliydi. Eğer bu sene şampiyon olduysak bunda geçen sezonun son haftalarındaki bu kazanma arzusunun takımda kalıcı hale gelmesinin payı çok büyüktür.Daha önce de söyledim.. Lig ikinciliği Trabzonspor'un hakkıydı. Şampiyonlar Ligi onların hakkıydı. Ama bir şekilde kendimizi bu kulvarda bulduk. Kulübün şartlarından dolayı bu maça hazırlanmamız çok zor oldu. Tek maçla tur gitti ama şunu söyleyebilirim ki çok ciddi sakatlıklar da olabilirdi. Bu maçtan dolayı takıma ciddi bir yükleme yapma fırsatımız olmadı. Bazı oyuncularımız sakatlıktan yeni çıkmış, bazılarının ise sakatlanma riski vardı. PAOK bizden daha hazırdı. Milli ara ve bay haftasındaki sonraki Beşiktaş ile, PAOK maçındaki Beşiktaş arasında dünyalar kadar fark vardı. Tek korkum sezona ciddi sakatlıklarla başlamaktı.
'Umudu gördüm'
Şükürler olsun o dönem bu anlamda çok ciddi sıkıntılarımız olmadı. O süreci elimizden geldiği kadar iyi atlattık. Bugün herkes bizim şampiyonluğu hak ettiğimizi söylüyor. Fakat o dönemdeki sıkıntılarımızı ciddiye almayanlar da oldu. Malatya'da çalışırken sezona iyi başladığımız dönemler vardı. Hem Avrupa hem ligde.... Çünkü hazırlanma konusunda rahattık. Fakat bu sezon başka oldu. Biz Türkiye'de sezonu en erken açan kulübüz. Bazı oyuncularımız kiralıktı, gittiler. Atiba iki günlük idmanla PAOK maçına çıkmıştı. Sağ beke ekstra önlem alsam, bu kez orta saha sıkıntıya düşüyordu. Fakat beni en çok mutlu eden o maçtan sonra oyuncularımda gelecek adına gördüğüm umuttu. Pes etmeye niyetli olmayan bir oyuncu grubu görmüştüm. Daha ne isteyebilirim ki. Buralara gelmek kolay olmadı. Çok çetin yollardan geçtik. Hepsiyle ayrı ayrı gurur duyuyorum.
'Rosier'i izledik, net biçimde gördük'
Sağ bek konusu benim en çok beklediğim transferlerden biriydi. Çünkü o bölgede ciddi problemlerimiz oluyordu. Rosier bu anlamda bizim sıkıntılarımızı çözmemize çok yardımcı oldu. Çok net söyleyebilirim ki Rosier'i daha önce seyretmemiştim. İlk kez idmanlarda izledim. Evet, idmanlarda iyiydi ama bunu en iyi maçlarda görebilirdik. Karagümrük ile yaptığımız hazırlık maçında Rosier çok iyi oynamıştı ve o gün iyi bir sağ bek transfer ettiğimizi net biçimde gördük. Karagümrük ile oynanan maç gelecek adına bize birçok konuda umut da vermişti. Sıradan bir hazırlık maçı değildi. Sanki bir lig maçı gibi oynadık. Hatta bazı lig maçlarından bile daha tempoluydu. O müsabakadaki performans bizi geleceğe taşıdı. Sanki sezonun provası gibiydi. Milli aranın üzerine gelen bay haftasından sonra bambaşka bir Beşiktaş için çok çaba sarf ettik. Ekip arkadaşlarım çok emek harcadı. Hep birlikte harcadığımız emeklerin karşılığını bu şekilde alınca insan ister istemez çok mutlu oluyor. Ekibime çok şey borçluyum."
Karakartal mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın