Sezonu çifte kupayla kapatan Beşiktaş'ta zaferin mimarı Sergen Yalçın, Milliyet'e 16. şampiyon öyküsünü yazdı. Başarılı teknik adam, "Ne ben ne de yönetim sezon içerisinde bu kontrat meselesini çok gündeme getirmek istemedik. Odaklanmamız gereken konular daha başkaydı. İyi ki de öyle oldu" ifadelerini kullandı.
Sergen Yalçın'ın şampiyonluk yazısının ilk bölümü için tıklayın.
İŞTE SERGEN YALÇIN'IN ŞAMPİYONLUK YAZISININ İKİNCİ BÖLÜMÜ
Sezonun ikinci yarısında bizi çok zor bir fikstür bekliyordu... Milli aradan sonra Medipol Başakşehir ve Fenerbahçe maçlarından alınacak sonuçlar büyük ölçüde kaderimizi de belirleyecekti. O maçlar öncesinde işin kondisyon, teknik ve taktik bölümlerinde gerekeni yapmıştık. Fakat işin psikolojik tarafı çok kolay değildi.
Oyuncuların moral ve motivasyonunu onarmak tekrar eski haline getirmek çok kolay olmadı. Ben en çok bunun üzerinde durdum. Durmak zorundaydım. Ben oyuncularıma hep güvendim. Çünkü onların bu güvenimi boşa çıkarmayacaklarını biliyordum.
'Orta saha istedim'
Ayrıca teknik ekip olarak kendi psikolojimiz de çok önemliydi. O virajı geçemezsek belki başka şeyler olabilirdi. Bunları bilemeyiz tabii ama ben ve ekibim işin bu tarafında değildik. 'Biz kazanamazsak ne olur' diyemezdik. 'Biz kazanmak için ne yapmalıyız' diye düşündük. Hakkımızda ne yazılıyor, ne konuşuluyor bunları düşünecek durumda değildik. Biz tüm hayatımızı Beşiktaş'a göre planlamıştık...
Örneğin Adem Ljajic.. Çok yüksek potansiyeli olan bir oyuncu. Bizim forvet arkası dediğimiz bölgede takıma çok büyük katkıları olabilecek bir yetenek. Fakat bir türlü istediğimiz verimi alamıyorduk. Oyuncularla bire bir yaptığım motivasyon konuşmalarında bizim yapabileceklerimiz bir yere kadar... İlk adımı futbolcu atacak. Futbolcu formayı kendi alır. Nitekim de Adem, aldı kendi formasını. Kendisine bir keresinde "Şu an sürekli forma giyiyorsun. Demek ki çalışınca formayı alabiliyormuşsun. Benim seni kasten oynatmama gibi bir durumum söz konusu bile olmaz. Sen oynamak için iyi çalışmak, sahada iyi performans göstermelisin" demiştim.
Mensah, Ljajic ve Oğuzhan'dan mümkün olabildiği kadar verim almalıydık. Hatta nisan ve mayıs ayındaki sıkışık fikstürden dolayı devre arası için ofansif bir orta saha oyuncusu alınması gerektiğini de ilettim. Elbette kulübün maddi şartları önemliydi. Transfer limiti sorunumuz vardı. Tabii bizim böyle durumlardan şikayetçi olma gibi bir bahanemiz olmamalıydı. Çare bulmak bir teknik adamın görevi.
'Büyük karakter'
Zaman zaman belirlediğimiz oyunda kritik değişiklikler yapmak zorunda kalıyorduk. Sıkıntılara çözüm üretmek zorundaydık. Çünkü bizim yükümüz ağır. O imza töreninde bize çok ağır bir görev verildi. Şartlar ne olursa olsun çözüm üretmemiz gerekiyordu. Bazen forvetin olmaz Gökhan oynar. Bazen stoperin olmaz Necip geçer. Sağ bekin olmaz Dorukhan görev alır. O yüzden bu çocuklara ne söylesem az. Çok büyük fedakarlık yaptılar, çok büyük karakter koydular.
Konya'ya karşı 10 kişi kaldığımız maçtaki mücadele, bence bizim açımızdan sezonun en önemli kırılma noktalarından biriydi. O maçın devre arasındaki konuşmada, hepimizin bu işe inanmamız gerektiğini söylemiştim. Bizim parolamız cesaret ve sabır oldu. Oyuncularıma her zaman 'cesur olun' dedim. Biz cesaret gösterdiğimiz için şampiyon olduk. Ziraat Türkiye Kupası finalinde yorgunduk ama orada da son derece cesaretli oynadık. Kadıköy'de, Fenerbahçe'yi 10 kişi kalmamıza rağmen yenebildik. Neden? Çünkü oyuncularım o maçta da çok cesur oynadılar. O galibiyete çok sevinmiştim. Çünkü bu tür galibiyetler şampiyonluğun habercisidir. Ben futbolculuğumda böyle maçları çok yaşadım. O yüzden o derbiye çok sevindim.
'Şükürler olsun'
Teknik direktörlük hayatımda, olaylara futbolcu Sergen Yalçın gözüyle
bakmadım. Soyunma odasına futbolcu Sergen Yalçın değil, teknik direktör Sergen Yalçın olarak girdim.
Tamam bir futbolculuk kariyerimiz oldu
fakat bu artık çok geride kaldı. Ben takımı futbolcu Sergen Yalçın değil, teknik adam Sergen Yalçın olarak motive edebilirim. Hep böyle davrandım
oyuncularıma. Bu hikayeyi ben değil, bizler yazdık. Oyuncularım hiç unutulmayacak bir hikayeye imza attılar. Onlara zaman zaman şunu söyledim. Bu
sezon şampiyon olursanız tarihe geçeceksiniz. Seyirci yok. İmkanlar kısıtlı. Pandemi ortamı var. Bu sezon hangi takım şampiyon olursa uzun yıllar o
takım konuşulur.
Böyle bir sezon bir daha yaşanır mı bilemem fakat bu sezonu hiç kimse unutmayacak onu biliyorum. Hele ben bu sezonu hiç
unutamam. Allah bana bugünleri gösterdi. Şükürler olsun. Bu kulüpte futbol oynamış herkesin hayalini yaşamak bizlere nasip oldu...
Rachid Ghezzal'e kefilim dedim
Beni bu sezon mutlu eden bir başka olay ise Rachid Ghezzal transferi oldu. Yanlış anlaşılmasın tüm oyuncularım çok değerli. Tüm transferlerden iyi katkı aldık. Fakat özellikle sağ kanatta sıkıntımız vardı. Sayısal anlamda eksiklik yaşıyorduk...
Listede çok iyi isimler vardı. Fakat Ghezzal bizim oyun anlayışımızda bize çok katkı sağlayabilir diye düşündük. Kiralanması çok kolay bir oyuncu değildi. Yönetimin de kendi limitleri doğrultusunda belirli planları vardı. Bunların aksamaması çok önemliydi elbette.
Yönetimle yaptığım görüşmede 'ben bu oyuncuya kefilim' dedim. 'Ne yapıp edip Ghezzal'i almalıyız. Eğer Ghezzal gelirse etrafında oynayan birçok oyuncunun da performansı artacak' dedim. Rosier eski takımındaki formuna göre bizde daha iyi oynadı. Atiba daha ofansif oynadı. Larin ve Aboubakar daha üretken oldu. Diğer kanattaki N'Koudou, ilk sezonuna göre daha hareketliydi. Gerideki oyunculara bile ciddi katkı sağladı. Gökhan Töre hücum bölgesinde çok iyi işler yaptı. Özellikle Ghezzal'a çok güvendik ve o da bu güveni boşa çıkarmadı.
Sivas'ta kazansaydık son maça bırakmazdık
Aboubakar ismi son haftalarda çok tartışma konusu oldu. Onun şampiyonluktaki katkısını asla bir kenara koyamayız. Sadece attığı gollerle değil onun ceza sahasında olması bile oyun anlamında bize çok büyük kolaylıklar sağlıyordu.
Gol atamadığı dönemler de oldu. Ama ondan vazgeçmeyi hiç düşünmedim. Bizim onu kazanmaya çok ihtiyacımız vardı. O dönemde kendisiyle konuştum. 'Sen rahat ol' dedim. 'Gol atamadığın için üzülme' dedim. 'Gol attığında gerisi gelecek' diyerek moral verdim.
Sivasspor deplasmanında ciddi bir fedakarlık yaptı. Milli aradan sakat döndüğünde tüm planlarımız alt üst olmuştu. Futbolda böyle şeyler de karşınıza çıkabiliyor. Sivasspor deplasmanı öncesi ağrıları azalmıştı. Sivasspor deplasmanında bir devre bile oynaması bana yeterliydi. O maçtan galip dönebilsek işimiz sezonun son saniyelerine bile kalmayabilirdi. Bazen yarışta risk almak durumundasınız.
Anlayışla karşıladı
Aboubakar da bu riski aldı. Şampiyonluk kutlamalarında çok mutluydu. Çünkü herkes 'bu yarışta ben ne yapabilirim' diye düşündü ve emek harcadı. Eğer gol atamadığı dönemlerde Aboubakar'ı kenara alsam biz bugünleri göremezdik. Ayrıca sadece oyun olarak bakmayalım. Takım içerisinde müthiş bir pozitif hava sağlıyor. Bazen oyun dışındaki gelişmeler de başarıya katkı yapar.
Aboubakar ağrı hissediyorsa zorla oynatamazdık. Burada ikinci şampiyonluğunu yaşadı. Bir keresinde oyundan çıktığında bu durumdan mutlu olmadığını vücut diliyle ifade etti. Hemen o maçtan sonra sorunun ne olduğunu öğrenmeye çalıştım.
Çıkartıldığı için mutlu değildi. O gün ondan vazgeçmeyi hiç düşünmedim. Futbolda bunlar normal şeyler. Ama ertesi gün ona Beşiktaş'ın büyüklüğünü anlattım. 'Biz büyük bir takımız' dedim. Bazen kötü oynarsın ama yine oyunda kalırsın bazen de iyi oynarsın oyundan çıkartılırsın. Tüm bunlar taktik için tüm bunlar şampiyonluk için. Anlayışla karşıladı. Zaten basın karşısında özür diledi. Biz meseleleri büyütmek yerine yok ederek başarıya ulaştık.
Larin, N'Koudou, Gökhan risk aldı
Şampiyonluk yarışı verirken sadece teknik heyet değil, oyuncular da risk alır. Kaldı ki birçok oyuncum bu sezon ciddi riskler üstlendi. Çifte şampiyonluk kolay gelmedi. Herkes fedakarlık yaptı. N'Koudou bazı maçlarda risk aldı. Gökhan Töre, Galatasaray derbisinde sakat sakat oynadı. Larin birkaç kez sakat oynamak zorunda kaldı. Cenk Tosun da çok risk aldı. Cenk oynadığı maçlarda bize ciddi kritik katkılarda bulundu.
Kontrattan daha önemli şeyler var
Bir basın toplantısında kontrat ile ilgili soru gelmişti. Benim Beşiktaş ile olan kontratımda tazminat gibi maddeler yok. Önceliğimiz Beşiktaş'ın başarısıydı. O mutluluğa ulaştık. Hep beraber ulaştık. Ben, oyuncularım, yönetim kurulumuz ve taraftar hep birlikte başardık. Bu konunun basında konuşulmasını çok istemiyorduk. Hedef benim kontratım değil şampiyonluktu. Amaç kupa kaldırmaktı.
Yönetime bize güvendikleri için çok teşekkür ederim. Bize inananları mahcup etmemek kontrattan daha önemliydi. Şu an bile kontrattan daha önemli şeyler var. O da bu başarının tadını çıkarmak. Önce bu mutluluğu yaşamak lazım. Biraz kafamızı dinledikten sonra oturulur konuşulur. Ne ben ne de yönetim sezon içerisinde bu kontrat meselesini çok gündeme getirmek istemedik. Odaklanmamız gereken konular daha başkaydı. İyi ki de öyle oldu.
Yönetimle ne zaman bir araya gelsek hep takımı konuştuk. Sağ olsun yönetim maddi konularda elinden gelen tüm fedakarlıkları yaptı. Bağış kampanyasıyla maddiyattan öte camianın bir maneviyat içerisinde bütünleşmesini sağladık.
Başkanından taraftarına kadar herkes o gece elini taşın altına soktu. Ben de bağış gecesinde birçok değerli isimlerle birlikte bu kenetlenmeye yardım ettik. Benim için çok anlamlı bir geceydi. Beşiktaş'ta bu sezon unutamadığım anlardan biriydi o gece. Gelen her telefon umutlarımızı daha da arttırıyordu. Para anlamında değil maneviyat anlamında söylüyorum. Çok büyük bir camiayız. Çok büyük bir aileyiz.
Karakartal mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın