Sezonu çifte kupayla kapatan Beşiktaş'ta zaferin mimarı Sergen Yalçın, Milliyet'e 16. şampiyon öyküsünü yazdı. Yalçın, "Şükürler olsun Allah'a, alt yapısından geldiğim Beşiktaş'ta bu günleri de gördüm. tüm bunlar benim hayallerimdi, gerçekleşti" dedi.
Sergen Yalçın'ın şampiyonluk yazısının ilk bölümü için tıklayın.
Sergen Yalçın'ın şampiyonluk yazısının ikinci bölümü için tıklayın.
İşte Sergen Yalçın'ın yazısı:
"Korktuğum başıma gelmişti... Bu yarışta "acaba" kelimesini pek aklıma getirmedim. Fakat son milli ara, hepimiz için kabus gibiydi...
Aboubakar ülkesinden sakat döndü. Hasic sezonu
kapattı, Oğuzhan sakatlandı ve sonra o da sezonu noktaladı. Bunlar yetmezmiş gibi Cenk Tosun da Erzurum'da sakatlanarak sezonu kapattı. Ayrıca Cenk
ile Dorukhan milli aradan virüse yakalanarak dönmüştü. Bahanelerimiz var diye ben bu yarışı yarıda bırakmayı hiç düşünmedim. Benim bahanem olamaz. Biz
Beşiktaş isek ve ben o sahaya 11 kişi çıkartabiliyorsam yarışı terk edemezdik.
Kasımpaşa maçına idare etmeye değil yenmeye çıkmıştık. Ama
yediğimiz erken gol planlarımızı sıkıntıya soktu. Maçı kaybettik ve herkes tercihlerimizi eleştirdi. Halbuki bir takımın başına tüm sezonda
gelebilecek tüm aksilikler bir haftada gelmişti. Evet o maçı kaybettik ama sadece üç puan kaybetmiştik. Biz yarışı kaybetmek niyetinde değildik. Biz o
haftadan sonra strese girmedik. Yorgunduk ve sakatlıklarımız vardı. Bu durumun getirdiği sorunları en az seviyeye indirmeliydik.
Şampiyonluğu
kaybetsek bile belki kimse bize 'neden kaybettiniz' demezdi. Şartlar ortadaydı. Ama buna mı sığınacaktık biz! Ben futbolculuğumda da, sahada hiçbir
zaman umudumu kaybetmedim. Her zaman şartları zorladım. Benim en büyük şansım, takım için mücadele eden oyuncularımın olmasıydı. Sahne hep onların
oldu. Öne geçtiğimiz ve ilk yarısını çok ama çok iyi oynadığımız maçların ikinci yarılarında yediğimiz goller oldu. Tamam bir 11 var ama sahadaki
ekibi dinlendirmek de önemli. İşte bu alanda ciddi sıkıntılar yaşadık.
Yardımcılarımla sabahlara kadar oturup, çıkış yolları bulduk. Onların
hakkını ödeyemem. Kötü gittiğimiz dönemlerde özellikle sosyal medyada hakkımızda çok algılar yapıldı. Biz bunlara takılmadık. Eğer takılsak işimizi
yapamazdık. Ben hem futbol oynadığım yıllarda hem de teknik adamlığımda hakkımda ne denilmiş diye saplantıya girmedim. 'İşimize bakalım' dedim ve ekip
olarak sadece işimize baktık...
Nisan ayında topladığımız puanlar bizim için çok önemli bir avantajdı. Açık ve net söyleyeyim; benim için bu sezon şubat ve nisan ayları çok önemliydi. O dönem toplayabildiğimiz kadar puan toplamamız lazımdı. Çünkü son haftaların çok zor geçeceği dünden belliydi. O nedenle ben 'Kimse 8'de 8 yapamaz' dedim. Ve dediğim de çıktı.
Ağlayanlar oldu
Gerçekçi olalım. Böyle bir pandemi ortamı ve yoğun maç trafiğinde bu kulvarı kayıpsız geçmek pek mümkün değildi. Sadece bizim değil, rakiplerimizin de puanlar bıraktığı maçlara bakın... Kimsenin aklına gelemeyecek skorlar gördük. Ankaragücü maçımız berabere bitti. Karagümrük'e kendi sahamızda yenildik. Bunları bu şekilde tahmin etmek kimsenin aklına gelmezdi. Futbolun doğasında olan şeyler. Ama bizim 7-0 yendiğimiz Hatay maçını ayrı bir yere koymam lazım. Doğru konuşmak lazım böyle bir skoru ben de beklemiyordum ama böyle bir oyunu bekliyordum. 'Evet göreceksiniz' dedim. Çünkü oyuncularım çok hırslandı bu maça.
Herkese sarıldım
Tek bir isteğimiz vardı; bir gün geç oynamak... Biliyorum pandemiden dolayı fikstür sıkışık. Önceki maçların ileri tarihe ertelenmesi nedeniyle böyle bir durum oldu. Ama futbolcularım 'Şartlar ne olursa olsun biz bu maçı kazanacağız' dediler. Karşımıza çıkan her zorluk bizi daha da motive ediyordu. Karagümrük maçından sonra gözyaşı döken oyuncularım oldu. O gözyaşları tüm sezonun birikimiydi.
Çok şanslıydım. İnanmış oyuncularım vardı. Onlar kendi aralarında konuşuyorlardı. Mümkün olabildiği kadar onlara müdahale etmemeye çalıştım. Bazı zamanlar takımı kendi başına bırakmalısınız. Onlar kendilerine bir yol çizdiler zaten. O yolun sonu bize müjde gibiydi.
Göztepe maçını kazanıp şampiyon olduktan sonra bir duygu boşalması oldu, gözyaşlarımı tutamadım. Maç biter bitmez kendimi sahaya attım. Önüme gelene sarıldım. İnanın tüylerim diken dikendi! Futbolcuyken şampiyonluklar yaşadım ama bu bambaşka bir şeydi. Bu şampiyonluk benim teknik direktör olarak ilk şampiyonluğumdu. Oyuncularım bana öyle bir zafer yaşattılar ki hepsine teker teker sarılmak istedim.
Şükürler olsun Allah'a, alt yapısından geldiğim Beşiktaş'ta bu günleri gördüm. Tüm bunlar benim hayallerimdi, gerçek oldu. İmza törenimde, taraftarın benim üstüme koyduğu yükü; şerefimizle, hakkımızla taşıdık, hedeflerimize ulaştık. O yükü sadece ben değil, taraftarımız, oyuncularımız, yönetimimiz yani tüm camia kaldırdı. Bu şampiyonluk, bu çifte kupa tüm camiamıza hediye olsun...
Elleri cebinde gezerken, tek kolla oynamak istedi
Bizim işimizin en önemli noktalarından biri, elimizdeki tüm oyunculardan yararlanmaktır. Onlardan mümkün olabildiği kadar üst seviyede verim almamız gerekir.
Örneğin Ljajic... Örneğin Oğuzhan... Örneğin Mensah... Bunlar kötü oyuncular mı? Elbette hayır. Fakat tempolarını daha da yukarı çıkarmamız lazımdı. Adem'in oynamadığı dönemde bazı maçlardan önce ısınma hareketleri sırasında eli cebinde dolaşması çok eleştirildi. Özel hayatı çok yazıldı, çizildi. Ben bunlara bakmam. Ben onu nasıl kazanabilirim ona baktım hep.
Sadece o değil, birçok oyuncuma bu gözle baktım. Futbolculuk dönemimdeki tecrübemi de bu süreçte kullandım. O Ljajic elleri cebindeyken, son Göztepe maçında tek koluyla oynamak ister bir hale geldi. Neden? Çünkü takım olarak müthiş bir hava yakaladık. Onun ve diğer oyuncularımın böyle olmasında bu havanın çok etkisi var.
Benim 100. yılda gördüğüm hava gibi bir hava yakaladık. Sanki bir rüya gibi ama gerçekti. Birçok oyuncum bu nedenle sakat sakat oynadı. Haklarını ödemek kolay değil. Sarı kart sınırında olanlar hem hırslı oynadılar hem de kart görmemeye çalıştılar. Özellikle son haftalarda rakiplerimiz ensemizdeyken bunlara da çok dikkat ettik. Her ihtimali masaya yatırdık ve gereken hazırlıkları da yaptık.
Özellikle iki maçta taraftarı çok aradık
Bu sezonla ilgili tek üzüntüm, seyircimiz oldu. Bazı maçlarda öyle anlar oldu ki, 'Keşke şu boş tribünler şu an taraftarımızla dolu olsaydı' dedim.
Aslında hep istedim ama bazı maçları taraftarla kazanırsınız. Mesela evimizdeki Karagümrük ve Ankaragücü maçları... Bu maçlarda oyun ve motivasyon anlamında zaman zaman sıkıntılar yaşadık. Tribünler dolu olsaydı, skorlar da farklı olabilirdi.
Beşiktaş'a geldiğim ilk gün bunları yaşayacağım aklıma bile gelmezdi. Düşünün öyle bir sezon yaşıyorsunuz ki, pandemiden dolayı seyircimiz yok. Zaten kulübün maddi şartları ortada. Bu olumsuzluğun yanında bir de tribünler boş. 'Kaderimizde bu da varmış' diyerek önümüze baktık.
'Büyük payları var'
Galip geldiğimiz maçlarda bile seyirciye ihtiyacımız vardı. Üç puan kazanmışız ve taraftar takımı çağırarak galibiyeti birlikte kutluyor... Kim istemez böyle güzel ve coşkulu bir atmosferi. Bir sonraki maça daha istekli hazırlanırsınız. O galibiyet coşkusunu bazen tribünlerle paylaşmayı çok istedim. Yarıştaki bir takım için çok önemli şeylerdir bunlar...
Ben Beşiktaş tribünlerini iyi bilirim. Beşiktaş tarihinde onlar sayesinde çok başarılar yaşanmıştır. Onlar bu zorlu dönemde sağ olsunlar bizleri sosyal medyada desteklediler. Bazı kritik maçlar öncesinde tesislere gelerek takıma destek verdiler, bizi müsabakalara uğurladılar. Bazı zorlu deplasmanlarda havalimanlarına ve kaldığımız otellerin önüne gelerek yine bize destek verdiler. Yazdığım bu şampiyonluk hikayesinde onların çok büyük payı var. Destekleri için onlara çok teşekkür ediyorum...
Onlarla kutlamalarda da birlikte olamadık. İlerleyen günlerde yeniden bir arada olabilmeyi diliyorum..
Hepsi inanmış çocuklar
Karagümrük mağlubiyetinden sonra bir an önce toparlanmamız lazımdı. Galatasaray yenilgisine 'Tamam olabilir, derbidir' dedik. Fakat Karagümrük yenilgisi hesaplarımızda yoktu.
Maç 1-1 olduğunda oyunu zor da olsa kazanırız diye düşündüm. Fakat yediğimiz o basit ikinci golü telafi edecek şansımız olmadı. Karagümrük karşılaşması bu sezon skor anlamında bizi en fazla sıkıntıya sokan maç oldu. Öyle bir haftaya denk geldik ki üzülmeye bile vaktimiz yoktu. Hele teslim olmaya hiç niyetimiz yoktu.
Rakiplerimizden biri kazanmış, biri ise kaybetmişti. Sezonun en unutulmaz haftalarından biriydi. Hatayspor maçında elde ettiğimiz skor bizi yine avantajlı bir halde tutuyordu. Kaldı ki o maçta daha da fazla atma imkanımız olmuştu. Ama nereden bilebilirsiniz bir sonraki maçın böyle biteceğini. Karagümrük maçından sonra oyuncularımın hepsi basına verdikleri demeçlerde "Şampiyon biz olacağız" dediler. Budur bizi Göztepe maçına motive eden... Takımın inancı ve kenetlenmesi bize hedeflere taşıdı.
İzmir'de Göztepe ve Antalyaspor'la üst üste oynayacağımız maçlardan önce evet yorgunduk. Evet bazı oyuncular yoktu. Göztepe maçında sadece inancımız yetmiyordu. Aynı zamanda akıllı oynamak zorundaydık. Gücümüzü idareli kullanmak zorundaydık. Ziraat Türkiye Kupası'nda da aynı anlayışla mücadele ettik.
Düşünün şampiyon oluyorsunuz, bir gün izin ve sadece tek idman yaparak kupa finaline çıkıyorsunuz. Takımdaki tecrübeli oyuncuların burada çok büyük emeği var. Ne yapacaklarını çok iyi biliyorlardı ve başarılı oldular. Karagümrük maçından sonra benim oyuncularıma söylediğim tek şey 'Beşiktaş şampiyon' olacak sözlerimdi..."
Karakartal mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın