Bu haberi yazdır
"Ricardo Quaresma'ya savaş açıldı"
Beşiktaş'ımızda tribün liderlerinden Alen Markaryan, başkanlık yarışından, Quaresma sorununa kadar bir çok konuda açıklamalarda bulundu.  
Kaynak : Sabah
Ricardo Quaresma'ya savaş açıldı
İşte Alen Markaryan'ın kulübümüzün durumu ve yaşanan sorunlarla ilgili görüşleri;

Yıldırım Demirören ve yönetiminin istifası sonrası Beşiktaş'ta sıkıntılı bir süreç başladı. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Demirören'in verdiği karar sizce doğru muydu ve bu karar Beşiktaş'a nasıl yansıdı?

Yıldırım Demirören'in istifası bir kerede olup da ondan sonra hayata geçmiş bir proje ya da program değil. 2006'dan beri zaten dönem dönem bu dile geliyordu ve Demirören'in istifası isteniyordu. Mustafa Denizli ile şampiyon olduğumuz sene hariç her sene bir istifa süreci yaşanıyordu Beşiktaş'ta. Beşiktaş'ta ne zaman insanlar birlik beraberlik gösterirse o sene şampiyon oluyoruz zaten. 2003'te de öyleydi, Mustafa Denizli'nin geldiği sezon da öyleydi. Demirören'in Federasyon Başkanı olması belki bir sürpriz teşkil etti ama netice itibariyle kulağa aşina gelen sözler ve sloganlardı Demirören'in istifası. Zaman zaman biz de yaftalandık tribün olarak.

DEMİRÖREN BUNALDI VE TFF BAŞKANLIĞINI TERCİH ETTİ


Yıldırım Demirören TFF Başkanı olarak, sanki 'Mutlaka ben sporun içinde olmalıyım' mantığıyla hareket eden bir insan olarak karşımıza çıkıyor bu süreçte. Beşiktaş'ta 103 milyon TL gibi bir harcamayı yapan başkanın, bunu belli şartlarla hibe edip TFF Başkanı olması… Yani bana 'Sen yapar mıydın öyle bir şey?' desen, ben Beşiktaş Başkanlığı'nı bırakmazdım. En azından bırakıp TFF Başkanı olmazdım ama tabii kendi takdiridir. Mutlaka kurmaylarıyla oturup bu işin projesini yapmıştır. Ben her zaman şunu söylüyorum; başkanlar kendileri gittikten sonra olabilecek başkan adaylarını yetiştirmekle mükelleftir. Bunu ne Süleyman Seba ne Serdar Bilgili ne de Yıldırım Demirören yaptı. En azından bir aday yetiştirip insanlarla bunu kaynaştırması lazımdı. Çok Beşiktaşlı işadamı var ama camiaya yakın değiller. Tabanıyla iç içe olmadığın zaman, Beşiktaş kongre yapısı da birazcık farklı olduğu için değişik şekilde arz edebiliyor olaylar. Sonuç olarak Yıldırım Demirören'in yapması gereken buydu bence çünkü inanılmaz tepkiler vardı. Bu tepkilerin içerisinde belki bunaldı ve TFF Başkanı olabilme kapısı da aralanınca bunu tercih etti.

Başkan adayları arasında hangisini daha şanslı görüyorsunuz?

Levent Erdoğan çıktı ve geri çekildi. Kimi destekleyeceğini anlamadım! Yalçın Karadeniz çıktı. Karşımızda bir sahne var ve o sahnede devamlı günlük oyunlar sergileniyor. Kimse çıkıp da 'Benim listem budur, projelerim de budur' demedi daha şimdiye kadar. Çok kuvvetli adaylar vardı ama demek ki yeterli desteği bulamadılar ki hiç ellerini uzatmadılar bile. Sonra Serdal Adalı çıktı, aday olacak gibiydi ama o da geri çekildi. Fikret Orman, Murat Aksu gibi isimler Serdal Adalı'ya destek vereceklerini söylediler ama buna rağmen Serdal Adalı geri çekildi.

Serdal Adalı'nın geri çekilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Süleyman Seba'nın 'Yalçın Karadeniz'in etrafında birleşilmeli' açıklaması sonrası Adalı geri çekildi.

Ben aslında boyumu aşan sözler etmek istemiyorum ama bazı şeyler normal seyrinde gitmiyor. Tabii ki kongre üyesi olan herkesin seçme ve seçilme hakkı var. Ben de 12 senemi bitirdim kongre üyesi olarak Beşiktaş'ta. Herkesin bir başkan adayı etrafında birleşip, onun etrafında güçlü bir Beşiktaş oluşturmak için çabalamalarını beklerdim ben. Belli bir dönem böyle gitti ama sonra farklı düşünceler ortaya çıktı. Beşiktaş'ın zenginleri ve ileri gelenleri diye geçinen insanlar var. Galatasaray'dan Adnan Polat başkanlığı bıraktıktan sonra Ünal Aysal gibi bir dolar milyonerini getirip başa koyabiliyorlar. Fenerbahçe'de de Ali Koç, Nihat Özdemir, Cihan Kamer gibi bir sürü sanayide ve iş alanında öne çıkmış isim var. Beşiktaş'ta benzer isimler niye ön plana çıkmıyor ve taşın altına elini sokmuyor? İsnat edilen 300, 400 milyon TL borç nedir ki? Yarın bir Arap şeyhi çıksa ve 'Kardeşim kaç para borç?' 400 milyon TL.. 'Al 500 milyon TL, 100 milyon da üste kalsın' dese ne olacak? Aklı selim insanların bir araya gelip, bu durumu nasıl düze çıkartırızın hesabını yapıp, temiz ve net bir şekilde 'Biz bu göreve talibiz ve en kısa sürede de bu borç yumağını bitireceğiz' deyip ortaya çıkması lazımdı. Bir sürü Beşiktaşlının birleşerek bunu yapması lazımdı. Kimse tek başına kahramanlığa soyunmadan, herkes azar azar ama gönülden verecekti. Bir konsensüs oluşturulacaktı ve bunun etrafında da camianın büyük isimlerinden bir abi belirlenecekti. Ama gelinen tabloda çok farklı şeyler olmaya başladı. Biz de taraftar olarak izliyoruz.

Aynı amaç uğrunda farklı farklı düşünceler yerine, aynı doğrultuda düşüncelerle bir araya gelip güçleri birleştirip "Voltran'ı oluşturmak" lazımdı. Birinin çıkıp bunu temenni etmesi lazımdı ama olmadı, budur düşündürücü olan. 10 günlük bir süreç var seçime ve bence daha birçok şey değişik olacaktır. Bu köprünün altından daha çok sular akar diye düşünüyorum.

YÖNETİCİLİK İÇİN RESMİ BİR TEKLİF ALMADIM


Siz hiç yönetimde yer almayı düşündünüz mü? Levent Erdoğan yarıştan çekildi ama adaylığını açıkladığı dönemde sizin de onun listesinde yer alabileceğiniz iddia edilmişti.

Bana bugüne kadar hiç resmi teklif gelmedi. Benim yönetimde olma gibi bir sevdam yok ama UEFA'nın kulüplere gönderdiği bir talimatname var. 2013 yılı itibariyle bütün kulüplerde taraftardan sorumlu yönetici olması şart koşuluyor. Gördüğüm kadarıyla da bu taraftardan sorumlu yönetici görevini kimse üstlenmek istemiyor. Çünkü yeni yasada çok cezai işlemler var o bölüme. Ben taraftarın tabanını, tavanını, psikolojisini, stratejisini, bugüne kadar neler olduğunu bildiğim ve işin çekirdeğinden geldiğim için öyle bir görev bana reva görüldü kulislerde insanlar tarafından. Ama hiçbir zaman birileri gelip de bana 'Alen ben seni yönetimin içinde düşünüyorum' diyerek resmi bir teklifte bulunmadı. Bu bir görevdir, yani neticede seçme ve seçilme hakkım var. Biz de bu kulüpte, tribünde herkes kadar görev yaptık. Alnımızın akıyla da bütün görevlerden çıktığımıza inanıyorum. Bu saatten sonra ne olur onu bilemem. Benim olmam şart değil, inşallah çok güçlü bir yönetim olur ve bize de onları desteklemek düşer. Yöneticilik farklı bir şey, yönetebilmek önemli. İnsanların kafasında 'Amigodan yönetici olur mu?' diye bir soru işareti oluşuyor ama neticede bir insanız bizim de bilgimiz, kültürümüz, tarihimiz var. Bizim de bu camiada yaptıklarımız ortada. Birçok şeyi de becerebileceğimize inanıyoruz. Ben bundan evvelki başkan adayları ya da başkanlarla da görüştüğümüzde hep şunu söylemişimdir; bütün birimlerin ve kurumların başına mutlak suretle o işin uzmanları gelmeli. Öndeki yönetici o işin vitrini olabilir ama o vitrinin arkasında o kurumun uzmanları olmak zorunda ki başarıya çabuk gidilebilsin. Sen oy potansiyeli var diye herhangi bir yöneticiyi alabilirsin yönetime ama o adamı oyu var diye atıyorum basketbol şubesine ya da hentbol şubesine koyamazsın. Mutlak surette onu arkadan besleyecek uzman bir kişiyi oraya koymak zorundasın. Ben bunun peşindeyim. İnşallah çok titiz davranılır ve iyi bir Beşiktaş kadrosu ortaya çıkar.

SÜLEYMAN SEBA, YALÇIN KARADENİZ'İ İŞARET ETMEK YERİNE…


Süleyman Seba'nın 'Yalçın Karadeniz'in etrafında birleşilmeli' açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce doğru bir yaklaşım mıydı?

Bu soruya cevap vermesem daha iyi olur!

Süleyman Seba'nın, camianın önde gelen bazı isimlerini kıramadığı için böyle bir açıklama yaptığı da iddia ediliyor.

Bir kişiyi hedef göstermek yerine isim isim açıklayarak 'Gelin bakalım yan yana duracaksınız' demek daha mantıklı olabilirdi. Birini hedef gösterip de 'Bunun etrafında toplanın' demek yerine, camiada sözü geçen ve yararlı olacağı düşünülen kişileri, isim isim zikredip 'Gelin buraya, burada toplanacaksınız' deseydi, o zaman insanların tepkisi ne olurdu o önemli. Üstü kapalı ve geniş bir zaman diliminde konuşulmuş bir şey. 'Yalçın Karadeniz'in etrafında toplanın' diye kime deniyor burada?

Kongre üyelerine…

Ama kim? Kafasındaki isimleri verseydi. Neticede son güne gelindi ve 1 gün kala Yalçın Karadeniz adaylık açıklamasını yaptı.

SÜLEYMAN SEBA'YI YANLIŞ BİLGİLENDİRDİLER

Süleyman Seba'nın başkanlığının son döneminde de yönetime tepkileri olmuştu taraftarların. Hatta 'Ahmet Dursun Seba gitsin' diye bir slogan ortaya çıkmıştı. Hala da konuşulan bir slogandır. Bu slogan tam olarak nasıl ortaya çıkmıştı?

Ahmet Dursun diye bir futbolcu olmasaydı öyle bir slogan oluşmazdı. İnsanlar o anlığına bir şey söylediler ve insanların diline, kulağına kolay geldi.

Sloganın ilk çıkış maçı hangisiydi hatırlıyor musun?

Net hatırlamıyorum ama Antalyaspor maçı olabilir. İnsanlar biraz balık hafızalı ve geçmişi çok çabuk unutuyorlar. Serdar Bilgili'yi bile bütün stadın küfredip gönderdiğini söylüyorlar halbuki öyle bir şey olmadı. Hatta ben evde öğrendim Serdar Bilgili'nin küfürden dolayı istifa ettiğini. Numaralı tribünden 15 kişi bireysel olarak küfretmiş, onun üzerine çekip gitmiş. Yani stattan herhangi bir şey olmadı. Kendisinin iş yeri de Beşiktaş'ta, çoğu zaman da karşılaşıyoruz.

1998 kongresinde Süleyman Seba 'Ben 2 sene daha rica ediyorum sizlerden, ondan sonra bırakacağım' diyor ve ayakta alkışlanıyor. Nasıl ki Yıldırım Demirören'e internetten, şuradan buradan saldırı başladı ve bu statta son buldu, Süleyman Seba döneminde de aynısı oldu. Birçok şey baskı oluşturdu o dönemde de. Tribüne gelenler gidenler, herkes bir şey söylüyordu ve inanılmaz boyutlara çıktı tepkiler. Takım bayağı kötü gidiyordu. İsim vermek istemiyorum ama hep kapalının ortası suçlandı, Çarşı'ya hep bir şeyler söylendi. Ben küfür edildiğini falan hatırlamıyorum Süleyman Seba'ya. Hep yanlış bilgi bunlar. O dönem Beşiktaş Basketbol Takımı küme düşmüştü. 'Basketbolu düşüren yönetim gider' diye bir tezahürat vardı, kapalının herhangi bir yerinden çıkmıştı. Çarşı ile falan alakalı bir yer değildi. Herkes yapar eder ama kumu temizlemek bize kalır ya hani, bu onun gibi bir şey. Nasılsa o dönemlerde yapılan yapılmış, şu anda o dönemlerden bugüne sen varsın, insanlar o yüzden sana ateş ediyor kafasında.

Biz o zaman 29-30 yaşındaydık, söz sahibi değildik. İnsanların üzerine devamlı bir şey isnat etmek doğru değil. O zaman belki öyle gerekiyordu, o zamanki futbol takımının yapısı vs. irdelenmesi gereken olaylardır. Her başarısız başkandan sonra 'Ah Süleyman Seba neredesin!' cümlesi bence gerçeği yansıtmıyor. Dünya literatüründe kimler geldi geçti; De Gaulle'ler, Kennedy'ler, Mao'lar, Mussolini'ler… İyi ya da kötü, bunların hepsinin bir devri vardı. Yani kalkıp da suç isnat ederek 'siz yaptınız' demek doğru değil. Halbuki hep yalan. 'Siz' dediğiniz nerede? 3 kişi mi, 5 kişi mi, bin kişi mi, tüm camia mı? Sayın Süleyman Seba'nın da bu konularla ilgili aradaki bazı kişiler tarafından yanlış bilgilendirildiğini tahmin ediyorum. Süleyman Seba bizim derneğimize gelen, oturup çay içtiğimiz biri insandı. Ne oldu da böyle bir anda…

Gerçi çekildiğini açıkladı ama Serdal Adalı'nın adaylık için adının ilk geçtiği anda ne düşündünüz? Sonuç olarak şike soruşturmasının sanıklarından biri...

Devletin önde gelenlerine, kurumlara danışılmıştır diye düşünüyorum. Tek başına karar verip de çıktığını zannetmiyorum. Mutlaka danışmıştır avukatlara, hakimlere ve öyle çıkmıştır. Bugün Sadri Şener'in de davası devam ediyor ama başkan sonuçta...

Quaresma ile Carvalhal arasındaki tartışmada kimi haklı buluyorsunuz?

Tartışmanın boyutunu ve ne olduğunu bilmiyoruz. Galatasaray maçından sonra Ersan Gülüm'ün, Atletico Madrid maçından sonra da İsmail Köybaşı'nın açıklamaları oldu. Arada da gazetelerde Quaresma, Ernst ile polemiğe sokulmak istendi. Quaresma'ya açılmış bir savaş olduğunu düşünüyorum. Quaresma budur. Quaresma hangi maçta geriye gelmiş ki top almaya.

CARVALHAL BELKİ DE QUARESMA'YI ELEŞTİREN FUTBOLCULARIN LAFLARIYLA ONU OYUNDAN ALDI

İnsanlar haddini bilerek konuşma yapmak zorunda. Haddini aşan konuşma yaptıktan sonra bazı bedeller ödetirler adama. Ersan Gülüm 2 senedir top oynamıyor zaten. 2 maç oynadı ve pozisyon hatalarıyla ön plana çıktı. O hatalardan sonra çıkıyorsun ve 'Herkes koşmalı, birbirine yardım etmeli, etmezse yeniliriz' diyorsun. Keza İsmail Köybaşı da öyle. Bu arkadaşlarımız niye böyle konuştular? Quaresma'nın da sinir yapısı, karakteristik yapısı, olaylara bakış açısı ve ruh hali belli. Bunların hepsi birleşti ve Carvalhal de belki bu oyuncuların bu laflarıyla onu oyundan almak istedi. Quaresma'ya 5 top gelir 2'sinde gol pozisyonuna sokar adamı. Zaten ondan istenen de budur. Her oyuncu geriye gelip top çıkaracak diye bir kanun yok. O zaman orta saha ve defans elemanları ne iş yapıyor diye sorarlar adama. Sanki defans elemanları maç başına yarım gol ortalamalarıyla falan oynuyor, çok güzel defans pozisyonu sergiliyorlar da ilerideki adamlara "gol atamıyorlar" diye atıfta bulunuyorlar.

QUARESMA, CARVALHAL'E KÜFÜR ETTİYSE…

Böyle ikilikler olduğu zaman mutlak surette yönetimin el koyması gerekir. Ne Carvalhal'in ne Quaresma'nın dinlenmesi lazım. Kendi doğrularını ortaya çıkarıp net ifadeyle bazı şeylerin belirlenmesi lazım. Quaresma'nın Beşiktaş'ta oynamayacağı kararı alınsa bile mutlak surette parayla satılması gerek. Dolayısıyla marka değerini korumak zorunda Beşiktaş yönetimi. Quaresma da her zaman maç alabilecek kapasiteye sahip bir oyuncu. Küstürülmemesi lazım. Carvalhal'e küfrettiyse de bu takım dışı bırakılarak değil, para cezasıyla ya da Atletico Madrid maçından sonra verilecek bir cezayla karar verilmeliydi. Her istediğiniz davranışı her istediğiniz zaman içinde uygulayamazsınız. O zaman çok büyük kaoslar oluşur. Bunların oluşmaması için de yönetimin el koyması lazım. Atletico Madrid maçında da mutlak oynaması gerekir.

CARVALHAL'DE ISRAR EDİLMELİ

Beşiktaş tribünleri Carvalhal'i seviyor mu? Özellikle sezon başında tribünlere çok da çağrılan bir isim değildi çünkü…

Carvalhal başkalarının kurduğu bir takıma geçici bir antrenör olarak geldi. Dolayısıyla çalışma disiplini ve oyuna katkısı her zaman tartışılacak ama tamamen temiz yüreğiyle samimiyetiyle varını yoğunu ortaya koyduğunu gördük. Kısa sürede futbolculara da taraftara da kendini sevdirdi.

Her zaman 2-3 günde bir maç yapmaktan yakınıyordu ki bunda haklı. Futbolcu adalesi bunu kaldıramadı. Aradaki farkın bu kadar açılmış olması bu nedenle normal. Tabii kırmızı kartlar ve sakatlıklar nedeniyle istediğin kadroyu çıkartamıyorsun. Quaresma hakemin ısrarla kart göstermediği pozisyonlardan sonra sakatlanarak oyundan çıktı. Hakemlerimizin garip bir huyu var. "İyi futbolcu sahada olduğu zaman o futbolcu çalım atmayacak, çalım attığı zaman gösterişe kaçıyor yer tekmeyi kardeşim" mantığındalar. Futbolun anayasasını uygulamıyorlar. Çalım yiyen tekme atıyor ama kart görmüyor. O kart gösterilmeyen maçlarda Quaresma sakatlandı ve sonra bir türlü adapte olamadı.

Beşiktaş son 2 sezonda 100'e yakın maç yapmış. Fenerbahçe 70'e ancak geldi. Arada 30 maçlık fark var. Galatasaray da öyle aşağı yukarı. Takımın futbol şubesinin olmaması, yönetimin olmaması, futbolcularla çok iyi geçinen Serdal Adalı'nın cezaevinde olması… Burada hep bir sorun çıktı. Carvalhal bu sorunların hiçbir yerinde yoktu. Bence Carvalhal başarıya aç bir hoca, üzerinde ısrar edilmesi gerektiğine inanıyorum ben. Daum, Scala, Lucescu, Del Bosque, Rıza, Tigana, Ertuğrul, Mustafa Denizli… Bir sürü hoca gelmiş Beşiktaş'a bunların hiçbiri mi futbolu bilmiyordu? Ee bazısı bilmiyordu, Carvalhal de bilmesin! En azından bir sene böyle geçsin. Neticede her sene şampiyon olacağız diye bir kanun yok. Burada taraftara doğruları gösterecek bir birim kurulmalı. Taraftara boş vaatler değil de gerçekler gösterilmeli.

ADALI'NIN ÇEKİLMESİ TRİBÜNLERE NASIL YANSIR?


Atletico Madrid ile tarihi bir maça çıkacak Beşiktaş. Taraftarlarında İnönü Stadı'nda oynanacak bu maçla ilgili bir organizasyon hazırlığında olduğunu biliyoruz.

UEFA yetkilileri ile bir toplantı vardı ama herhalde kabul etmemişler yapacağımız organizasyonu. Matador ve boğalı bir koreografi hazırlıyordu çocuklar, ben de tam içeriğini bilmiyorum ama UEFA duymuş ve izin vermeyebilirmiş. Bu tür maçlarda şovdan öte tribünlerin tamamen aynı şeyi düşünmesinden yanayım. Aynı şeyi düşünürsek bu sahaya da yansıyacaktır.

Başkanlık seçimi A.Madrid maçında tribünlere yansır mı? Çünkü Beşiktaş taraftarının gönlü genel olarak Serdal Adalı'dan yanaydı. Onun adaylıktan çekilmesi yarın tribünlere nasıl yansır? Bir tepki olur mu?

Tribünleri biz aslında bu işlere hiç sokmak istemiyoruz. Başkan kongrede seçilir. Taraftar olarak bir şeyi hedefleme gibi bir durum olamaz. Biz insanları hep bu işlerden uzak tuttuk aslında ama internetteki hızlı iletişim birçok şeyin önüne geçiyor hemen. Tribünleri etkileyeceğini zannetmiyorum.

Karakartal mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
Bizi Takip Edin
Karakartal Twitter Karakartal Facebook Page Karakartal RSS Karakartal İphone Karakartal Mobil
En çok okunan haberler
AVRUPA'DAN FUTBOL