Futbol oynadığımız dönemde, kaybettiğimiz her maçtan sonra "Bir daha oynasak kaybetmeyiz" hissine kapılırdık. Beşiktaş'ın bu sene böyle bir şansı
oldu, yani kaybettiği Kasımpaşa maçını tekrar oynadı. Bu Beşiktaş için ne kadar olumluysa Kasımpaşa için de tam o kadar olumsuz bir psikolojiydi. Oyun
başlangıcında bunun hissedildiğini söylemek çok zor. Bu sene ilk defa Beşiktaş'ı tribünden izledim. Odaklandığım şey, skordan çok oyunun nasıl
olduğuydu.
Dakikalar 25'i gösterdiğinde her iki takım için de tek bir gol pozisyonu, tek bir hücum girişimi yoktu. Dakikalar 44'ü
gösterdiğinde maç 3-0'a gelmişti! Ben de, bana göre sahadaki oyuncular da bunun nasıl olduğunu anlamadı. Ama şu bir gerçek ki Beşiktaşlı oyuncular
buldukları üç pozisyonu da gol yaptı.
Daha önceki maçların farklı hikayeleri olsa da hepimiz ikinci yarı artık bu sefer Beşiktaş'ın oyunu
oraya getireceğini düşünmüyorduk. Ama tam da ikinci yarının başında Serdar'ın bitmiş gözüken bir maçta anlamsız faulü, ikinci sarı kart ve Beşiktaş 10
kişi kaldı. Oyun Kasımpaşa lehine tek kaleye döndü ama yine de gol pozisyonu anlamında hiçbir üretkenlikleri olmadı. Burada Beşiktaş mı iyi savundu,
Kasımpaşa mı çok yetersizdi inanın bunu anlamak çok zordu. Beşiktaş'ın Fenerbahçe'nin puanlar kaybettiği iki haftada kazanması önemliydi. Tıpkı bir
puan önündeki Galatasaray gibi. Kadrosu o kadar güçlü olmasa da ve oyunu hakkında çok önemli şeyler söyleyemesek de şampiyonluk heyecanını bundan
sonraki haftalara taşıdılar.
KİM İYİ KİM
KÖTÜ?
Dün akşamın kadrosunda en büyük soru işareti Ersan Gülüm ve Pedro Franco'nun merkezde nasıl bir savunma ikilisi olacağıydı.
Onlar mı iyi oynadı, Babel'i en önde oynatan Kasımpaşa mı hiçbir şey yapamadı bu soru işareti. Franco nasıl bir oyuncudur demiyorum ama hala nasıl bir
savunmacıdır anlayamadım. Kısacası her iki takım için 4. gol pozisyonu olmayan maçta Beşiktaş 3-0 kazandı.