Bu haberi yazdır
Burak, Cihat ve Oktay'ın katilleri aynıdır!
Hürriyet gazetesinin usta kalemlerinden Orhan Can, futbol terörü ile ilgili gündem belirleyecek bir yazı kaleme aldı.  
Kaynak : Hürriyet
Burak, Cihat ve Oktay'ın katilleri aynıdır!
Her zaman futbolu taktik unsurundan çok duygusal yönüyle ele alan yazılarıyla tanıdığımız Beşiktaşlı kalem Orhan Can, Pazar günü yaşanan üzücü olayla ilgili herkesin üzerinde çok düşünmesi gereken bir yazı yazdı ve artan holiganizmi enine boyuna değerlendirdi.

İşte Orhan Can'ın o yazısı:

Burak çocuğu da öldürdüler

Tıpkı Beşiktaşlı Mühendis Oktay’ı, ilk kez maç izlemeye gelen Cihat'ı öldürdükleri gibi..

Şimdi Burak’ın yakınları ağlıyor..
Gözlerinizin rengi ne olursa olsun göz yaşlarınızın rengi aynı oysa..
Futbol teröristleri bir gencin yaşama hakkını elinden aldılar..
Burak artık gülemeyecek..
Takımı yenildiğinde üzülemeyecek..
Karnı acıkıp yemek yiyemeyecek örneğin..
Sevdiği kızın elinden tutup nikah masasına da oturtamayacak..
Anacığına doyasıya da sarılamayacak..
Takımı şampiyon olduğunda sevinç çığlıkları atamayacak artık Burak..
Çünkü onu öldürdüler..
Anneler gününde annesini de öldürdüler..

Sevdalı olduğu Fenerbahçe’yi desteklemek için kalkıp Kadıköy’e gitmişti..
Takımı, ezeli rekabetten galip çıkınca mutlu dönüyordu evine..
İndi Edirnekapı’da metrobüsten..
Bu gece mutlu uyuyacaktı..
Hiç aklına gelmezdi ölüm uykusuna yatacağı..
Çünkü, sabah arkadaşlarıyla paylaşacağı öyle çok konu vardı ki!
Kalleşçe, haince sapladılar dün gece bıçakları ona!
Karanlıkta saldırdı futbol teröristi katiller..
Daha 20 yaşındaydı Burak..
Tıpkı 21 yaşındaki mühendis Oktay gibi..
Suçu sadece Beşiktaşlı olmaktı..
İtalya’da çalışıyordu..
İstanbul’a maç için gelmişti. Beşiktaş sevdalısıydı.
Boynunda siyah-beyaz Juventus atkısı vardı..
Kıstırdılar onu da futbol teröristleri..
Döverek öldürdüler kaldırımın üstünde..
Çaresiz ve yalnızdı Oktay..
Başına aldığı sopa darbeleri yüzünden oracıkta son nefesini vermişti mühendis Oktay..
Halbuki futbolda yenmek kadar yenilmek de doğaldı!
Göçüp gitti 2 genç..

Şimdi ortada dev gibi bir sorun var:
Her ortamı bu derece gerenler neredeler şimdi?
Birbirleri hakkında en ağır lafları ederek taraftarları bu derece birbirine düşman edenler!
Sizler!
Suçlular ayağa kalkın!
Eğin başlarınızı öne..
Kaldırmayın yüzünüzü bir daha yukarıya!
Bakmayın kimsenin yüzüne artık!
Utanın..
Utanın sadece..
Sizler!!
Rekabeti acımasız hale getirdiniz, rahat uyur musunuz bundan sonra?
Kendi çocuklarını severken, ölen bu gençler akıllarınıza gelir mi hiç!?

Oysa, renklerimiz ayrı olsa da sevdamız birdi bizim..
Futbol, aşk, sevgi, tutku, barış, kardeşlik..
Siyah-Beyaz, Sarı-Lacivert, Sarı-Kırmızı, Bordo-Mavi, Kırmızı-Beyaz, Yeşil-Beyaz..
Renklerini ahengi, renklerin yoldaşlığı, renklerin güzelliği değil miydi..!?
Şimdi ne oldu?
Mühendis Oktay’dan sonra şimdi Burak’a ağlıyoruz..
Fenerbahçelisinin, Beşiktaşlısının, Galatasaraylısının, Trabzonlusunun, Bursalısının, Mersinlisinin Ankaralısının vs vs. gözyaşlarının rengi BİRDİR çünkü..

ESKİDEN BÖYLE MİYDİ!?

Acımasızlık, hoşgörüsüzlük hayatımıza girmeden önce böyle değildi Türkiye..
Seneler seneler öncesiydi..
Öğrenciydik, çoğu zaman paramız olmazdı cebimizde.
Ama sevdalıydık..
Hepimizin, renkleri farklı olsa da bir sevgilisi vardı..
Kalbimizde aşkların en temizi, takım sevgisi filizlenmişti..

2. yarı başladıktan sonra İnönü’nün kapıları açılırdı çoğu zaman.
İlk yarıyı seyredemezdik ama “Beleş” girerdik içeri..
Maçın son 15-20 dakikası da olsa gözlerimizle görürdük yeşil sahaların kahramanlarını..
Yağmurluk nedir bilmezdik.
İnönü’de öğrenmiştik naylon torbadan YAĞMURLUK, gazete kağıdından güneşlik yapmayı!
Tribünlerde kin ve nefret yoktu.
NÜKTE vardı, gönderme vardı, mizah vardı, kızdırma vardı!
Bir de ortak sevdamız Milli Takım vardı.
Misal; İnönü’ye girerken, kuyrukta karışık sıra olurdu.
Kimse kimsenin gırtlağını sıkmazdı.
Stadın içinde ayrılırdı herkes..
Beşiktaş- Fenerbahçe, Beşiktaş-Galatasaray veya Fenerbahçe-Galatasaray maçlarında bilet sırasında 3 Beşiktaşlı 2 Fenerbahçeli, 5 Beşiktaşlı 4 Fenerbahçeli olurdu.
Galatasaray’ın, Beşiktaş veya Fenerbahçe maçlarındaki durum da böyleydi.
Şimdi bırakın aynı kuyrukta olmayı, öldürülüyorsunuz..
Maç sırasında karşı takıma, hakem beylere “küfürümsü” tezahüratlar olurdu elbet!!
Fakat, maç bittiğinde, kimse kimsenin boğazına yapışmazdı.
Misal biz o yıllarda, Fenerbahçe’nin Cemil’ini hayranlıkla izlerken, onlar da Sanlı Kaptan’ı, Sabri Dino’ya, Rasim Kara’ya, Mehmet Ekşi’ye hayranlık duyarlardı..
Galatasaraylı Gökmen’in kafa gollerine hayranlık duyulur, Trabzonlu Ali Kemal’in Liverpool’u perişan edişinden övgü ile bahsedilirdi..

Çünkü, renklerimiz ayrı olsa bile sevgimiz birdi..

Şimdi, futbol teröristlerine cesaret verenler utansın..!!

Mekanınız Cennet olsun..
Kim bilir, göçüp gittiğiniz yerlerde daha önce gidenlerle yine ama bu sefer kesin GAZOZUNA bir iki maç yaparsınız..
Kim bilir, bir gün ben de gelirsem oraya; takıma almazsanız beni şayet, kesinlikle seyirci olarak tribünlerde olurum.. Merak etmeyin..
Işıklar içinde yatın..

Karakartal mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
Bizi Takip Edin
Karakartal Twitter Karakartal Facebook Page Karakartal RSS Karakartal İphone Karakartal Mobil
En çok okunan haberler
AVRUPA'DAN FUTBOL