İşte Orhan Can'ın Hürriyet gazetesinde yayınlanan yazısı;
Beşiktaş’ı hatırladıkça
“Bunca güzel içinde birisi var ki
Bana sevgi ile bakışı başka..”
Beşiktaş’ta olup bitenlere
baktıkça da o efsane şarkının
“Nereden sevdim o zalim kadını” dizesi aklıma düşer.
Ve ben, hep gülümserim o zaman..
Ernst’i
ellerinden kaçırıyorlar.
Quaresma’yı göndermeye çalışıyorlar.
Sanıyorlar ki Beşiktaş’a gelen oyuncular hepsi gerçekten Beşiktaşlı..
İndirim istiyorlar.. Oysa onlar profesyonel..
Öğrenemedikleri hakikat; gerçek Beşiktaşlı, sadece taraftardır..(Yöneticiler dahil)
İndirim istiyorlar..
İstesinler..
Ernst’i gönderdiler..
Göndersinler..
Q7’yi göndermek istiyorlar..
Onu da
göndersinler..
“Ekonomik krizden çıkmak” içinmiş..
Hadi bakalım çıkın..
Bir “Şeyi” göndermek kolay..
Gönderin de..
Gönderdiğiniz “Şeyin” yerini dolduracak bir “ŞEY” bulmanız gerekir..
Siz de o yok.. Nasıl olacak bu iş..
Bir olguyu “Feda” ediyorsanız,
feda ettiğiniz “Şeyin” yerini doldurmanız lazımdır..
Hayat, bunu emreder tabiatın akışına..!!
İsteseniz de karşı koyamazsınız “Suyun”
(Futbolun-Hayatın) elle tutulur gidişine!
Diyalektiktir bu.. Gerçektir..
Değişmeyen tek şeyin, DEĞİŞİMİN TA KENDİSİ olduğu..!!
“İktidar” sizsiniz. “Seçildiniz”..
“Kaptan” da sizsiniz..Köstek değil destek olmak lazım size..
Aldığınız her kararın arkasında olmalı
taraftar! Takımı için..
Sevdiği ruh için..!!
Amma..
“Kaleci transfer edeceğiz” diye resmi açıklama yapıldı..
Kalecinin haberi
yok..
Dahası Beşiktaş’ın hocasının ise bu transfer atağından hiç haberi yok..!!
Ya Rüştü’ye yapılan ayıp..
“Bu ne yaman çelişki”
denilecek açıklamaları da hatırlatmak bile istemiyorum..
Hani o “YALPA” yapan açıklamaları..!!
Kabul, “Kaptan” sizsiniz..
Hadi
götürün bakalım gemiyi.. Görelim “endamınızı..”
Belli ki rotanız bu..
‘Pruvanız neta olsun’ da, kaptanın iyisi, daima ileriye bakanıdır
unutmayın..
Dümen suyuna bakan değil..!!
Dümen suyunun fotoğrafından ders alan iyidir ama..
Geminin Köprüsü’nde bulunanlar bilir..
Teknenin dümen suyu, olabildiğince “DÜZ” olmalıdır..
Yalpalı dümen suyu, geminin iyi “YOL” yapmadığını gösterir..
“Acemi”sinizdir
acemi..(!)
Hadi, “Yakıp yıkın” bakalım..
Dümdüz edin her şeyi..
Barbaros “Seferler yapın”.. Yakışır torunlarına..
Gemi sizde,
dümen sizde..!!
Bakın hatırlatayım size, tarihe tanıklık etmek de taraftarın görevidir ama anam babam!
Unutmayın ama, siyah-beyaz aşıkları
“Hatice’ye değil NETİCEYE BAKAR..”
Bu arada, aşkından “gebermek” de bana düşer..
“BÜYÜK Yöneticilik” adamları bir bir göndermek
değildir..
Maharet, “Yıldızları bir arada” tutmaktır..
Yani işin sırrı, “Yıldızları Yönetme Sanatında” gizlidir..
Öyle sabahın körüne
antrenman saati koymak, “O gitsin, bu gitsin” değildir..
Misal, bir şirket yönetebilirsiniz..
Yöneticilerinizin, “Yıldızlarınız” yani..
Her birini ayrı karakterde, ayrı dertleri, ayrı istekleri olan insanlardır..
Mühim olan, bu ayrı insanları “TAKIM”! yapabilmektir..
Hele
hele, medya içinde TV gibi bi’şi yönetiyorsanız, yandınız demektir..
Her “Yıldızınızın” ne kaprisleri vardır ne kaprisleri..!!
Birbirlerini
de nasıl kıskanırlar bir bilseniz..
Tanınıyorlar ya. Meşhurlar ya..
Neler isterler sizden neler..
Şımarık mı şımarıktırlar.. Ah bir
bilseniz..
Dedim ya, mühim olan onları bir arada, ahenk içinde yönetmektir..
Her bir “Yıldıza” değer vererek, sorunlarını çözerek,
isteklerini yerine getirir gibi yaparak(!), gönüllerini hoş ederek, kaprislerini sineye çekerek, kısacası bir şiirin uyumsal, o şahane ritmik dansını
yakalayarak yönetirsiniz..
Bu durumun ANA FİKRİ şudur:
Her bir nota ayrı ayrı ses çıkartır da birbirini rahat sız etmez...!!
Şayet
rahatsız ediyorsa ona “GICIRTI” denir!
Ancak diğer anlattığıma “Takım” denir..
“Aile” denir..
“Ekip” denir..
Bir başka değişle
“Çok sesliliğin muhteşem uyumu” denir..
ZORDUR YILDIZLARI YÖNETMEK ZORR…
Kendi adıma, Allah yazdıysa bozsun..
TV dünyasının Haberci
Yıldızları.. Of of..!!
Ne zor insanlardır onlar, bilmezsiniz, bilemezsiniz..
Ahh ahh,!!
Neler neler “Etseler” de yöneteceksin onları
ama..
Ahenk içinde.. Şıkır şıkır.. Hatta tıkır tıkır..
Aslında bu durumun özeti “Kırk tilkiyi beyninde döndüreceksin, hiç birini kuyruğunu
birbirine değirmeyeceksin” cümlesinde gizlidir.
Kimseye haksızlık etmeden ama..!!
Uyyşş, benden uzak olsun “onlara” bir daha yönetici
olmak..
Tövbeler tövbesi..
Daha çok gencim anam babam..
ÇOK ÖNEMLİ BİR NASİHAT!
İşin sırrı, “O bana yaramıyor, bu bana
yaramıyor” demek değildir.
Bir YILDIZ sana yaramıyorsa, elindeki o DEĞERİ” karşı saflara göndermek acemiliktir.
Tıpkı, Ernst gibi.. (Başka,
güçlü takıma da gidebilirdi..)
Bakın, aşağıdaki cümlem kulağınıza küpe olsun.
Eğer bir “YILDIZ” size yaralı olmuyorsa, ondan bir umudunuz
yoksa, adam edemiyorsanız, RAKİBİNİZE, rakiplerinize göndermeyeceksin..!!
“KULÜBEDE” oturtacaksınız kulübede..
İşin aslı şudur:
Rakibe
giderse başınıza bela olur..
Kulübede oturursa size zarar vermeden “çürür”!
Aklı varsa aklını başına alır ve yeniden “DİRİLİR”..!!
Yukarıdaki anlatıma bir başka betimleme yaparsak, “DÜZ” erleri yönetmek kolaydır..
Zor olan, içinde “Er, çavuş, astsubay, teğmen, albay,
general ve generaller” olan grubu yönetmektir..
Ne generale eri küçümseteceksin ne de ere, generale posta koyduracaksın..
Yöneticilik
budur.. TAKIM yönetmek budur..
İşte bu yüzden FUTBOL HAYATIN TA KENDİSİDİR..!!
Off!! Neler anlattım ya..
Oysa ben, gördüğüm rüyayı
anlatacaktım size..
Kan ter içinde uyandığım rüyayı..
Hayırlara vesile olsun.
Şöyle başlayacaktım hatta, “Bir ormanda yürüyordum.
Ayağıma bir ‘şey’ değdi. Bakın kimdi O..!!?” Tanıyacaksınız.. Tanırsınız zaten ya..
Hatta ve hatta, “Ay ışığında seyir yapmak”! ile aysız
gecelerin BÜYÜK sihri “Yakamozu” futbol felsefesi adına bir kez daha anlatacaktım..
Sözüm söz, bir daha ki sefere..
Neyse “Cepteki 1 kuş,
daldaki 3 kuştan iyidir..”
Bunun için,
“Bunca güzel içinde birisi var ki,
Bana sevgi ile bakışı başka..” Beşiktaş..!!
Geldik
gedikli sohbetimizin sonuna.
OC, şimdilik kaçar anam babam..
En Kalbi Muhabbetlerimle..
Ben Can; Orhan CAN..