Hutchinson’dan bu yana çoğu transfer haberinin ‘gizli özne’sinin Bilic’in de menaceri Darko Nejasmic olması tesadüf olabilir mi? Aynı ismin izlerine Mitroglou haberlerinde rastlıyoruz. Sakatlığı bilinen, 6 aydır hiçbir varlık gösteremeyen bir oyuncudaki ısrarlı tavrı anlamak için Michael Eneramo transferini hatırlamak yeterli olacaktır.
Ülke futbolunun oligarşik yapısındaki pozisyonuna güvenen -garanti üçüncülük- Beşiktaş Yönetimi’nin Demirören döneminden kalan enkazı kaldırma konusunda doğru rotada olduğu iddia edilemez. Temel hedefi ‘kentsel dönüşüm rantı’ olan İnönü Stadı’nı yıkıp yerine aynı büyüklükte stat inşa eden yönetimin temel önermesi, ‘stat geliri’ydi. Tuhaf bir mantık; iki yıl neredeyse ‘hiç gelir’den sonra rakipleri tribün gelirinde önce yakalayıp sonra geçme iddiası! Tamam da statlar zaten aynı büyüklükte değil ki, fark nasıl kapanacak? Beşiktaş’ın bir yerlerde sırf “İnönü eski stat” diye maçlara gelmeyen 41 bin kişilik mültimilyarder bir taraftar ordusu mu var? Eğer iddia o stadı futbol dışında da kullanarak gelir elde etmek ise o zaman o anlaşmaların da şeffaf biçimde ortaya konması gerekir. Hatırlanırsa Fulya’daki arazi de “Beşiktaş’ın geleceğini kurtardık” türü mesnetsiz iddiaların ardından heba edilmişti.
Orman haklı ama...
Takıma gelince... Bir grup hayalperest taraftarın
beklentilerinin aksine Beşiktaş, Yıldırım Demirören’den kalma şaşalı transfer hastalığından mecburen kurtuluyor. Çünkü öyle bir parası yok. Beşiktaş
Başkanı Fikret Orman çok haklı olarak şunları söylüyor; “En makul şekilde transferleri bitirmeye çalışıyoruz. Bizim bir bütçemiz var. Abuk sabuk
paralar harcamak istemiyoruz.” Katıksız doğru olan bu bakış açısındaki temel sorun transferlerin hangi ölçütlerle, kimler tarafından ve hangi
yöntemlerle yapıldığı.
1 milyon Euro
kurtarıldı
Atiba Hutchinson’dan bu yana çoğu transfer haberinin ‘gizli özne’sinin Slaven Bilic’in de menaceri Darko Nejasmic olması
tesadüf olabilir mi? Atiba transferi kulübe yaklaşık 1 milyon Euro daha ucuza mal olduysa bu, o dönemde yöntemi sezip ‘araya koşu yapan’
Beşiktaşseverler sayesindedir. Şimdi de aynı ismin izlerine Konstantinos Mitroglou transferi haberlerinde rastlıyoruz. Sakatlığı bilinen, Fulham’da da
Dünya Kupası’nda da bu nedenle varlık gösteremeyen bir oyuncudaki ısrarlı tavrı anlamak için neden alındığına hiç kimsenin akıl erdiremediği Eneramo
transferini hatırlamak yeterli olacaktır. Aynı izlere orada da rastlayacaksınız.
Aybaba’lı takımı geçemedi
Evet kuşkusuz Beşiktaş taraftarının önemli bölümü ve
yönetim içinden bir grup, Bilic’in yarattığı algıyı beğeniyle karşılıyor. Lakin unutmamak gerek ki, onca takviyeye rağmen takım Samet Aybaba’yla
ulaşılan noktayı aşabilmiş değil. Yani Beşiktaş, Bilic’le de ‘doğal seviyesi’nde... O nedenle Bilic’in katkı/verimlilik eğrisini soğukkanlılıkla doğru
okumak gerekir. Zaten sınırlı bir bütçeyle iş yapmak zorunda kalan yönetimin de transfer dönemindeki ‘kaçak’ları yakından takip edip rasyonel, kalıcı
ve geliştirilebilir bir politikada kararlı olması gerekir... Onun için de ellerinde bu işlere hayli kafa yormuş bir futbol direktörü olduğunu
unutmamalılar.