Spor Toto Süper Lig'de yeni sezon öncesinde talimatlarda yaşanan değişikliklerle ilgili Türkiye Gazetesi'nde Ömer Faruk Ünal imzalı dikkat çeken bir yazı yer aldı.
Ömer Faruk Ünal, "Caner'i yakan "Dudak okuma" cezası kalktı... Yanlış hesap Bağdat'tan döndü!" başlıklı
köşe yazısında, 'dudak okuma ile disiplin yargılaması'nın kaldırıldığını duyurdu.
İşte o köşe yazısı...
"Sormadan
soruşturmadan acele ile alınan karar, Federasyona geri adım attırdı. Geçen sezondan vaka olarak aklınızda ne kaldı diye sorulsa; "Caner'in hakem Mete
Kalkavan'a ettiği küfür" olacaktır. Öyle ki; o gün için talimatların bir şey yapamadığı o çirkin davranış sonrasından bütün kamuoyunun vicdanı
sızlamıştı. Sonrasında talimat revize edilerek "Artık bundan böyle federasyon yargısının dudak okuyarak ceza verilmesinin" de önü açılmıştı.
TFF'nin, bu radikal değişikliği bir ilkti. Bir benzeri yoktu. Lig devam ederken, kimseye sormadan (FIFA ve UEFA) yapılan bu değişiklik, yapıldığıyla
kaldı. Bu talimat değişikliğinin yanlış olduğu çok kısa sürede anlaşıldı. FIFA kurallarına ve futbolun tabiatına aykırıydı.
FIFA bu konuda
sadece ırkçılığı istisna tutarak dudak okuma yöntemiyle disiplin yargılamasına izin verirken TFF'nin bunu genişletmesi kabul görmedi. Ne TFF bu
talimatı koyduktan sonra uygulayabildi, ne de bundan sonra uygulanması mümkündü!
Federasyon, 2018-19 öncesi bütün hukuk departmanlarını
toplayarak, talimatları revize ederken; üstü çizilen ilk madde "dudak okuma ile disiplin yargılaması" oldu. Böylece yanlış hesap, Bağdat'tan
döndü.
Klasmanın dili!
Hakem ve gözlemci klasmanları açıklandı. Kimileri sevindi, kimileri üzüldü. Süper Lig'e çıkan üç
hakemi haftalar önce bu sütunlardan duyurmuştum.
1) Abdülkadir Bitigen: Pes etmedi, teslim olmadı. Kendisini geliştirmeyi sürdürdü. Yaşı da
genç olunca tekrar Süper Lig'e döndü.
2) Zorbay Küçük: Temmuz 2016'da 3. Lig hakemi oldu. Ocak 2017'de 2. Lig, Temmuz 2017'de 1. Lig,
Temmuz 2018'de de Süper Lig hakemi oldu. İki yılda üç klasman atlamayı başardı.
3) Tugay Kaan Numanoğlu: Geçen yıl TFF 1. Lig'e
yükselmişti. Bu yıl da Süper Lig'e terfi etti. Yusuf Namoğlu'nun güvendiği ve desteklediği bir hakem. Riva'nın da sıcak baktığı bir isim.
Klasman düşen hakem olmadı. VAR olmasaydı; düşenler olacaktı. VAR imdada yetişti.
Cüneyt Çakır'ın hedefleri bitmez!
Bizim
medya Cüneyt Çakır'a final gelmeyince büyük hayal kırıklığına uğradı. Hatta "üstü çizildi" manşetlerini atanlar oldu. Çok haklılar; şampiyonalarda
çeyrek finaller, yarı finaller, finaller hep bizim hakemlerden sorulurdu!
Bakın bu Dünya Kupası'nda bir İngiliz hakem yoktu. İspanya,
Almanya, Brezilya, Arjantin turnuvaya çok erken veda ettiler. Ama buna rağmen bu ülkelerin hakemleri de şans bulamadı. Cüneyt Çakır, üst üste iki
Dünya Kupası'nda yarı final yönetti.
Şu çok net; dünyanın en iyi 2-3 hakemi arasında gösteriliyor. Ve bu 4 büyük turnuvadan beri böyle.
Mesela finali yönetecek olan hakemin Cüneyt Çakır'dan daha iyi bir isim olduğunu kimse söylemiyor.
Moskova'nın Luzhniki Stadı'ndaki
Hırvatistan-İngiltere yarı final maçında 78 bin seyirci vardı. Yarı finalin diğer ayağı Fransa-Belçika maçında 64 bin seyirci vardı. Uzatmalara giden
Hırvatistan-İngiltere maçını bütün dünya izledi.
Cüneyt Çakır finali yönetseydi; hedef kalmayacaktı! Kariyerinin sonuna gelmiş olabilirdi.
Üst üste 2 yarı final, 1 finalden az sayılmaz. Cüneyt Çakır, bundan sonra üst üste 5. turnuvada yer almayı hayal edecektir.
Birkaç tuhaf örnek!
Klasmanlarda MHK'nın tercihleri veya MHK'yı aşan baskılar tartışılabilir. Namoğlu'nun torpile başvuran
hakemlere karşı soğuk ve mesafeli durduğu bilinen bir gerçek. Maç vermeyerek bunu çoğu zaman hissettirdi.
1) Ankara hakemi Yiğit Peşin'in
14 maçı vardı. 4 koşuyu da başarıyla geçmişti. 2. Lig'den 3. Lig'e düşürüldü. Aynı klasmandaki Konya hakemi Mustafa Aydın, 12 maçla 1. Lig'e terfi
ettirildi. Bunu nasıl izah edecekler?
2) İzmir hakemi Erdem Temel, ilk koşuyu koşamadı. Atletik test ekibiyle tartıştı. Buna rağmen 2. Lig
hakemliğine terfi etti.
3) Çorum hakemi Celal Bayraklı 8 maçta kaldı. Kural hatası yaptı, yönettiği maç tekrara gitmişti. Klasmanını
korudu.
Bu örnekleri çoğaltılabilirim. Gözlemci notları ve atletik testler; MHK'ya bir fikir vermeliydi. Maç sayıları da hakemlerde veya
kamuoyunda bir kanaat oluştururdu. Klasmanlar en fazla bu şekilde kabul görürdü. Süper Lig gözlemci kadrosundaki bazı arkadaşlar son yılları diye maça
boğulmuşlardı. Ama bir yılları daha varmış!"