Sevgiliye çeyrek final yakışır

Yazarlarımızdan Özgün Başpınar, yıldızlarımızdan Ricardo Quaresma dışında Carvalhal'a ve diğer futbolcularımıza övgüler yağdırdı.

Tahmin ve tavsiye ettiğimiz gibi kontrollü bir onbirle başladı Carvalhal. 4’lü sağlam defansın önünde, hiç durmadan pres yapan Necip, Ernst ve Veli, onların  önünde Fernandes ve Simao, en önde de Quaresma. Bu kurgu, tam da istediğimiz gibi oyunu tutmamızı sağladı.

Defans dörtlüsü sıfır hatayla oynadı. Müthiş konsantrasyonları, risksiz alan kontrolleri, orta sahayla yardımlaşmaları gerçekten mükemmeldi. Fakat bu dörtlüden Sivok’a ayrı bir paragraf açmak lazım. Defansın göbeğindeki kusursuz oyununu, bu sene nefis kafa golleriyle süslüyor. Bu maçta Beşiktaş’ın 200. golünü attı. Ona çok yakıştı, bu onuru gerçekten hak etmişti. Helal olsun.

Orta saha 90 dakika boyunca hiç durmadı. Fernandes de yine sazı eline aldı. Avrupa maçlarında Fernandes’i izlemeye doyum olmuyor. Hem nefis top tekniğini konuşturuyor, hem de lig maçlarındaki topu eveleyip geveleme huyunu bir kenara bırakıyor, hızlı ve isabetli şekilde ayağından çıkarıyor. 2 harika asistle bir kez daha takımın en önemli hücum ayağı olduğunu gösterdi.

Simao her zaman çok koşuyor, maçların en çok koşan ayakları listesinde hep ilk 3’te yer alıyor fakat verimli olamıyordu.  Bu kez verimli de oldu, temposunu önemli bir golle süsledi.

Quaresma yine bildiğimiz gibi… Maçın başlarında bir rabona yaptı, bir aşırtma vuruş denedi. Sonra yine kayıplarda… Neyse ki Portekizliler onu güzel günleriyle hatırlıyordu da, başına 3 adam diktiler. Bu Carvalhal’in planının tutmasını sağladı. Oyundan alındığında kulübeye gitmeye zahmet etmeyip direkt soyunma odasının yolunu tutması herşeyi anlatıyordu zaten, üstüne söz söylemeye gerek yok.

Onun yerine giren Almeida elinden geleni yaptı. Zaten o girdiğinde maçın zor kısmı bitmişti. Beşiktaş fazla hücuma yüklenmeyip oyunu tuttuğu için ona fazla iş düşmedi. Fakat defansa yardım etmeye geldiği iki yan topta, iki kritik kafa vuruşuyla iki golü önledi.

Bence Quaresma’nın yerine girmesi gereken futbolcu Holosko’ydu. Braga sürekli gol aradığı için defansta bol bol boş alan bıraktı. Holosko süratiyle bu alanları değerlendirecek en uygun isimdi. Fakat Braga boş alan bırakmasına rağmen Carvalhal’de Holosko’yu İstanbul’da bıraktığından bu hayalimiz gerçekleşemedi.

Braga maçın başlarında 10 kişi kalmasının da etkisiyle varlık gösteremedi. Maç boyunca neredeyse pozisyon bulamadılar. Beşiktaş, rakibin 10 kişi kalmasını akıllı değerlendirdi ama gönül; son dakikalarda Necip’in klasik final pası beceriksizliğini yapmayıp, topu bomboş durumdaki Almeida’ya aktarmasını ve 3-0 gibi garanti bir skorla İstanbul’a dönmeyi isterdi. Belki böyle bir fark, ceza sınırındaki Sivok’un bir taktik sarı kart görerek, ilerleyen Avrupa Ligi maçlarında takımı yalnız bırakmamasını da sağlardı. Mevkisi itibarıyle Sivok’un son sarı kartını görmemesi çok zor. Ve biz çok büyük avantaj sağladığımız bu turu geçersek, Atletico ya da Lazio gibi iki sağlam takımdan biriyle eşleşeceğiz ve  Falcao ya da Gilardino’yu Sivoksuz bir geri dörtlüyle savunmak çok zor olacak.

Beşiktaş’ın bugün bana endişe veren tek yönü kaleydi. Cenk tam anlamıyla kalede güven verir gibi yapıyor! Kedi gibi bir kaleci. Müthiş refleksleri var, inanılmaz kurtarışlar yapıyor ve bunlarla Rüştü’nün gençliğini andırıyor. Fakat yan toplara, balkona çamaşır asmaya çıkan ev hanımı gibi çıkıyor ve yüreğimizi ağzımıza getiriyor. Bu eksiğini en kısa zamanda gidermesi lazım, Beşiktaş seyircisi bir Hakan Arıkan hüsranı daha yaşamak istemiyor.

Sonuçta Braga’dan umduğumuzdan daha iyi bir skorla ve tur biletinin ön yüzüyle döndük. İnşallah İnönü’de elimizdeki avantajı iyi kullanır ve biletimizin arka yüzünü de yazdırırız. Bu Sevgililer Günü hediyesi için teşekkürler Kartal!
Karakartal'a devam... Karakartal Mobil Uygulamaları

Şu an okunanlar