Atletico Ordu: 1 Beşiktaş: 1

Karakartal.com yazarlarından Özgün Başpınar, Beşiktaş'ımızın Orduspor ile 1-1 berabere kaldığı karşılaşmayı değerlendirdi.

Maçın yorumundan önce yazmamız gereken bir şey var. Bu Kamil, daha birkaç hafta önce Kayseri maçında Beşiktaş’ı doğrayan düdük değil mi? 39 döner tekme yedikten sonra acıdan sinire kesip rakibine sert giren Fernandes’i ışık hızıyla atan hakem yan sanayii değil mi? Nasıl oluyor da iki gün sonra yine bizim maçımızı yönetiyor? Onun Beşiktaş’ın maçını yönetmesi, Beşiktaş’ı kimsenin yönetmediğini bir kez daha göstermiyor mu? 109 yıllık kulübün sahipsizliğini bir kez daha yüzümüze vurmuyor mu?

Koskoca Beşiktaş camiasında çıkıp federasyona iki kelam edebilecek adam yok mu? Biraz ayıp olmuyor mu?

Daha fazla yazacak bir şey yok ama biz işimizi yapalım yine de…

Bacaklar da sahipsiz Ordu’da… Çünkü akıllar Atletico Madrid’de… Herkes İnönü’de ne olacağını, tarihimizde 2. kez çeyrek finali görüp göremeyeceğimizi düşünüyor. Bu yüzden sanki Ordu’yla değil, Atletico’yla oynuyoruz.

Ordu bildiğin ordu… Askeri nizamda top oynuyor, maaile defans, maaile hücum. Koşmayan, mücadele etmeyen tek adam yok. Bu yüzden kapasiteleri sınırlı da olsa, aldıkları her puanı hak ediyorlar.

Maçın göze batanları ve göz çıkaranları var

Mustafa Pektemek artık bizim için Mustafa Beklemek oldu. Sürekli bekliyoruz, bir gün patlama yapacak, süper bir forvet olacak, biz de göreceğiz. Ama henüz test yayın bile yok!

Atletico Madrid maçında iyi oynayınca İsmail kardeşimizin özgüveni tavan yapmış, bu yüzden vurduğu toplar da stadyumda tavan yapıyor. İbrahim Üzülmez’in Galatasaray’a attığı golü Ordu’ya atmaya kalkıyor sağ ayağıyla, fakat topu o kadar yükseğe vuruyor ki, Karadeniz’den zaten sık gelen ‘ufo görüldü’ haberlerinden birine yarın gazetelerde rastlarsak şaşırmayın.

Yediğimiz golde bir Rüştü klasiği izliyoruz. Her zamanki gibi yan topa gereksiz ve boş çıkış, iki ayak üstüne iner inmez- artık refleks haline gelmiş- sağ kolun havaya kalkışı ve bunu takiben vücudun yan hakeme dönmesiyle son sürat taç çizgisine doğru sprint… Ah be Rüştü, yan hakemlere attığın o deparları sektirdiğin toplara doğru atsan yediğin gollerin yarısını yemezdin! Benim gözlemlediğim yan topa çıkarken hep çift kol önde çıkıyorsun,- hiç tek yumruk attığını görmedim- biriyle topa dokunmaya çalışıyorsun, eğer ıskalarsan öbür el zamandan kaybetmeden direkt yan hakeme sallanıyor. Sonra da puanlara el sallıyoruz hep beraber, ne güzel!

Carvalhal’in de aklı Atletico maçında. Bunu 60. dakikada ısıtmaya başladığı Burak Kaplan’ı 90. dakikada oyuna sokmasından anlayabiliyoruz. Zihninde, İnönü’de Atletico’ya 2 attığımızı ve uzatma dakikalarında zaman geçirmemiz gerektiğini görüyor ve bu amaçla oyuncu değiştiriyor. Bu tuhaf icraatın başka bir mantıklı açıklaması benim aklıma gelmiyor.

Ve Edu… Bir tank füzesi gibi çıkardığı gol vuruşu, aynı zamanda bir tank olduğu gerçeğini örtemiyor. Evet, Edu toplara gerçekten muazzam vuruyor ama lunaparkta sigarasına penaltı attırmıyoruz ki biz Beşiktaş santrforuna! Sahip olması gereken binbeşyüz meziyet daha var ve Edu bu hayatında bunlara sahip olacakmış gibi görünmüyor.

Sonuçta 2 kıymetli puanı daha Ordu’da bırakıp dönüyoruz. Toparlanmak için 4 günümüz, sezonu kurtarmak için sadece 90 dakikamız var.

Allah yardımcımız olsun Perşembe günü...

Atletico Ordu: 1 Beşiktaş: 1

Şu an okunanlar