Artık ölümsüz başkansın!

Karakartal.com yazarlarından Özgün Başpınar, efsane başkanımız Süleyman Seba'nın aramızdan ayrılması sonrası düşüncelerini köşesine taşıdı.

Asrın efsanesiydi Süleyman Seba.

Biz çocuktuk daha. Anlayamıyorduk henüz. Takımımızın ne olursa olsun kazanmasıydı tek hedefimiz. Ne olursa olsun yenmeliydik Fener'i, G. Saray'ı… Şampiyon olmalıydık ne olursa olsun! Bu yüzden anlayamıyorduk şerefli ikinciliklerin kıymetini, dürüst bir insanın onurlu hareketlerini…

Niye rakibimizin ilgilendiği futbolcuyu transfer etmiyorduk ki, onlar ediyordu işte… Sonra o transfer ettikleri herif gelip derbi maçta çakmıyor muydu kalemize golleri? Niye bile bile kaybediyorduk ki?

Çok kızıyorduk o zaman ona… Bir türlü yıldız transferi yapamıyorduk, hakemleri hiçbir zaman ayarlayamıyorduk, rakiplerin bize yatmasını sağlayamıyorduk. Millet, paraları, karıları, arabaları yağdırıyordu rakiplerine yatsınlar diye, biz gidip son maçta puan bırakıp şampiyonluklardan oluyorduk.

Her kaçan şampiyonlukta -zaten sayıca fazla olan- renkli arkadaşlar dalga geçmesin diye sinirimizi içimize atıp geceleri yastıkları döverek ağlıyorduk, kimselere göstermeden… O gecelerde onun da kulaklarını bol bol çınlatıyorduk. Üzüntümüzün, kaybedişimizin baş sorumlusu oydu bize göre…

Ne zaman büyüdük, onur, şeref, haysiyet gibi kelimelerin TDK'daki anlamlarını karakterimizde yerine koymaya başladık, işte ancak o zaman anladık o koca ruhlu adamı. Kaybettiğin halde kazanmanın anlamını… Kazanmak için nelerden vazgeçilemeyeceğini… Sporun varolma nedenini…

İnsanlıktı spor… Adamlıktı… Merhametti… Olgunluktu… Dürüstlüktü… Sabırdı… Çalışmaktı… Tevazuydu… Fedakarlıktı…

Bildiğin Seba'ydı yahu spor… Bildiğin Seba'ydı! Gerçekte spor neyse, Süleyman Seba işte oydu. Sporun bütün erdemleri tek bir adamın karakterinde nasıl biraraya geliyordu, bu gerçek bir mucizeydi ama Süleyman Seba oydu işte.

O kirli dünyanın içinde, tertemiz ruhuyla, tek başına, dimdik ayaktaydı. Ne kadar güçlü olduğunu ancak şimdi anlayabiliyoruz. Bu çamura bulanmış ortamın içinde, dönen dolapları, çevrilen oyunları, atılan kazıkları farkettikçe ne kadar güçlü olduğunu daha iyi anlıyoruz. Bütün gücüyle dönmeye çalışan kirli çarka soktuğu çomağı ancak şimdi algılayabiliyoruz.

Maalesef biraz geç kaldık büyümekte… Keşke daha olgunken tanısaydık Süleyman Seba'yı. Değerini daha uzun zaman bilir, tadını daha fazla çıkarabilirdik. Belki o zaman ölene kadar izin vermezdik başkanlığı bırakmasına. O bıraktıktan sonra Beşiktaş'ın düştüğü durumları gördükten sonra hele…

Yine de belki de Beşiktaş tarihinin en şanslı nesliyiz. Onun başkanlığını gördük çünkü… Onun yönetiminde Beşiktaş'ın nasıl yüceldiğini, döneminde 5 kez şampiyon olmuş olsak da şampiyonluklarla değil saygıyla yükselmeyi, tüm takımların kardeşi olabilmeyi gördük. Gerçekten alın teriyle, gerçekten içinden yetişen futbolcularla, gerçekten aç karnına tribünde yıntınan taraftarlarla şampiyon olmayı gördük. Şu gün, şu anda bunların değerini bilmeyi bırak anlayan bile parmakla gösteriliyor.

Bir yerden sonra kelimeler tükeniyor. Söylenecek fazla söz kalmıyor. Muhteşem bir insandı Süleyman Seba. En önemlisi insandı… Ne İnönü'yü attığı golle açması, ne Beşiktaş'ı ardarda 3 sezon şampiyon yapması, ne de döneminde Beşiktaş'a en modern tesisleri kazandırması… Onu diğerlerinden ayıran en önemli özelliği insan olmasıydı bence.

Nur içinde yat başkan. Onursal başkanıydın bu kulübün, artık ölümsüz başkanısın.

Karakartal'a devam... Karakartal Mobil Uygulamaları

Şu an okunanlar