Özgün Başpınar, Beşiktaş - Tottenham maçını kaleme aldı.
Eskilerden bir Türk filmi vardır, Şener Şen'in başrolünde oynadığı... Bir Milli Piyango çekilişinin ardından küçük bir kasabada yaşananları anlatır. Karakterlerden biri de büyük ikramiyeyi tek bir rakamla kaçıran üniversiteli bir gençtir. Kendini amortiyle teselli eder.
İşte dün akşamki Beşiktaş, bu gençten başkası değildir. Altı, yedi farkla kazanabileceği, bütün dünyayı sarsacağı maçtan zorla bir puanla ayrılmak, büyük ikramiyeyi bu kadar uğraşa uğraşa kaçırmak başka takımın yapacağı iş değildir.
Dün gecenin ardından onbeş milyon Beşiktaşlı’nın beş milyonunda fıtık başlangıcı saptanacaktır. Kalan on milyonda ülser, migren, verem gibi strese bağlı hastalıklar çeşitli dağılımlarla görülecektir. Bu maçın etkisi kolay kolay atlatılamayacaktır.
Bense fakirliğin gözü körolsun diyorum. Hayır, bu kez parasızlıktan dolayı alamadığımız sağbekten, ucuza kapattığımız vasat solbekten bahsetmiyorum. Direkt yetenek fakirliğinden söz ediyorum. Sen bir Avrupa Kupası maçında, İngiltere gibi bir deplasmanda, beş tanesi yüzdeyüz, sekiz tane net gol pozisyonuna giriyorsun ve maçtan zorla attığın bir penaltı golüyle ayrılıyorsun. Kimse kusura bakmasın, bunun adı yetenek fakirliğinden başka bir şey değildir.
Daha ne kadar iyi oynayabilir ki bir takım? Tottenham gibi bir takımı kendi sahasında resmen ezzziyorsun, neredeyse kendi ceza alanına bile sokmuyorsun, sürekli oyunu domine ediyorsun, müthiş bir takım oyunu oynuyorsun, defalarca gol pozisyonuna giriyorsun. Eline, ayağına, aklına, yüreğine sağlık! Yapabileceğin daha iyi hiçbir şey yok! Ama penaltı haricinde bir tane bile gol atamıyorsun! Bunun tek açıklaması var: Topa vurmayı bilmiyorsun!
Öyle goller kaçtı ki, penaltının bile gol olduğuna uzun süre inanamadım. Bir süre ekrana bakakaldım. Eminim pek çok Beşiktaşlı da benim durumumdaydı.
Biliç maçta mükemmel bir teknik adam performansı gösterdi. Ama bu performansı idmanlarda da göstermeli. Takımın derdi haftalardır aynı. Asteras maçı da aynıydı, Rize maçı da vs. Neden sorunun üzerine gitmiyor? Neden idmanlarda gol vuruşu çalıştırmıyor? Bu yaşta adamlara gol vuruşu mu çalıştırılır diyen varsa azıcık TRT arşivini karıştırsın. Türkiye’nin en büyük futbolcularından Rıdvan Dilmen’in, gol vuruşunu 30 yaşında Tanju Çolak’tan nasıl öğrendiğini dinlesin.
Gol dışında muazzamdık. Nefis bir takım kimliği ortaya koyduk. Sosa bu takımın parlayan yıldızıydı. Her pası, her hareketi kaliteydi. Beşiktaş’ın ikinci en önemli eksiği olan final pası sorununu kökten çözdü. Bütün atakları ya başlattı ya bitirdi. İnşallah hep böyle devam eder.
Olcay ve Demba Ba kaçırdıklarıyla saç baş yoldursalar da, o pozisyonlara girebilmeleri de önemli başarıydı. Rakip defansı ayakta uyuttular. Fakat kaçırdıkları için hiç şanssızlık veya kalecinin muhteşemliği bahanelerine yatmasınlar. Topu sürekli üstüne vurarak Lloris’i kahraman yapan onlardı. Olcay kaçırdığı basit pozisyonlardan sonra vurduğu nefis dömivolede şanssızdı. O vuruş gol olsa yine gecenin kahramanı olurdu.
Tolga kötü bir gol yedi. Ama golü atan Kane’in cezaalanı içinden çok sert iki vuruşunu da güzel çıkardı.
Franco ve Sivok’a hayran kaldım. Süper bir tandem oldular. Hem hatasız oynuyorlar, hem geriden oyunu çok iyi kuruyorlar.
Töre yine beklediğimiz katkıyı yapamadı. Bence Sosa’nın takıma girmesiyle kesiği yemesi gereken oydu, Oğuzhan değil.
Maçın hakemiyse bence mükemmeldi. Neredeyse hatasız maç yönetmesinin yanında topu öyle güzel oyunda tuttu, oyunu öyle akıcı oynattı ki, Süper Lig’de oyunu zırt pırt kesen hakemlere ders gibi bir doksan dakika çıkardı.
Sonuçta Londra’da büyük ikramiyeyi bıraktık, amortiyle teselli olduk. Bu oyunu golle süsleyebildiğimiz anda bu kupanın favorilerinden olduğumuzu gösterdik. İnşallah bundan sonra onu da yaparız.