Beşiktaş'ımız Galatasaray'ı 2-1 mağlup ederek rakibine şampiyonluk yolunda ağır bir darbe indirdi.
Süper Toto Süper Lig'de Atatürk Olimpiyat Stadı'nda derbiyi adeta tek kale oynayarak 2-1 kazanan Beşiktaşımız'ı spor yazarları değerlendirdi.
İŞTE O YAZILAR
Ali Ece
Beşiktaş, maça Sporting maçının 60. dakikasında bıraktığı yerden devam ederek başladı. İlk 5 dakikada 3 korner kazanan Beşiktaş’ın 14. dakikadaki topa sahip olma yüzdesi % 80’di! İsabetli pas oranı da % 90! Beşiktaş bu oyun üstünlüğünü pozisyon zenginliğine de dönüştürdü. Lakin Galatasaray’ın kalesinde herhangi biri değil, birçok üst düzey meslektaşı kadar sık sık Örümcek Adam’a da meydan okurcasına oynayan Muslera vardı. Galatasaray 20-25 arası topa sahip olma oranını dengeledi ama tam da o 5 dakikalık periyodun sonunda Beşiktaş ilk yarıdaki en net pozisyonunu sağ forvette pozisyona giren sol bek İsmail’le buldu. Fakat bu sezon en fazla kalesinde şut gördüğü ilk yarıyı oynayan Muslera bir kez daha nasıl bir kalecilik harikası olduğunu gösterdi. Beşiktaş’ın bu kadar üstün oynadığı ilk 45’te gol bulamamasının bir başka nedeni de yerden pasla hücum tazelemek yerine çok fazla bakıp görmeden zorlama orta yapmasıydı. İkinci yarıda ise Günay, tüm hatalarına rağmen Tolga’yı neden haftalardır kesemediğini gösterircesine bir hata yaparak o ana kadar pozisyonu olmayan Galatasaray’ın gol atmasına neden oldu.
Metin Tekin
Gecenin özetinde, Beşiktaş net bir oyun üstünlüğü ve bunun getirisi olan skor avantajıyla maçı kazandı. Dün akşam Beşiktaş'ın gecesi oldu.. İlk yarıya baktığımızda oyun başlangıcı tam benim beklediğim gibiydi. Özellikle Galatasaray açısından rakibi orta sahada karşılayan, dengeli, kontrollü bir oyunla kazanmak isteyen bir Mustafa Denizli düşüncesi vardı. Beşiktaş ise oyun alışkanlığı olan, tempolu, önde basan, çabuk atakları tercih eden bir anlayış içindeydi. G.Saray'ın bu tercihine bir mantık verebilirsiniz ama bu kadar pozisyon verirseniz bu oyunu 'doğru oynadım' diyemezsiniz. Çünkü ilk yarı tamamen Beşiktaş'ın istediği gibi geçti. Tempo yaptı, baskı kurdu, pozisyon üretti. İlk yarının bütününe baktığımızda ise Galatasaray'ın oyunu, kontrollü ve dengeli değil tamamen pasifize olmuş bir oyundu.
Feyyaz Uçar
Defans yapmak zorunda kalmadığında İsmail’i seyretmek keyifli. Kaçırdığı net pozisyona rağmen istekli oyunu ve top kullanma becerisi takdir topladı. Galatasaraylı oyuncular, onu durdurmak için faul yapmak zorunda kaldılar. Podolski’nin oyunu İsmail’i zorlamaktan çok uzak. Takip de yapmadığından, Beşiktaş, sol kanadı dilediği gibi kullandı. Diğer kanadı da dilediğince kullanan Kartal, ilk yarının hakimiydi. Gol yapamamasının tek nedeni Muslera. Köşe tutmadaki mahareti, geri paslarındaki risksiz oyunu ve tabi ki kurtarışlarıyla Muslera, ilk yarının en iyisi.
Rıdvan Dilmen
İki takıma kalacak gibi G.Saray iyiye gideceğine kötüye gidiyor. Yarış galiba Beşiktaş ve Fenerbahçe arasında geçecek.Öncelikle şunu söyleyelim; Maç sabaha kadar oynansa Galatasaray ancak Günay'ın hatasıyla ve Muslera'nın olağanüstü performansı ile kazanabilirdi.İlk yarıda 11-12 hücum yapan Beşiktaş var sahada. Bunların 4 tanesini Muslera çıkarıyor, 90+3'te Galatasaray hâlâ sıfır pozisyon. İkinci yarının başında Galatasaray'ın rakip yarı alanda pas yapması oyunu rahatlattı. Ama maç yine Beşiktaş lehine giderken, birden piyango vurdu Galatasaray'a. Fakat sahanın en iyisi diyeceğimiz Muslera da yenmemesi gereken bir gol yedi Gomez'den. Beşiktaş da golden sonra tedirgin oldu, "Genç kaleci bir hata daha yaparsa" diye... Ama baktılar rakip gelmiyor ve baskıyı arttırdılar. Bana göre de haklı bir galibiyet aldılar. Geçen sezonun üç kupalı takımına ne oldu? Sonuçta Galatasaray ilk kez Beşiktaş'a kaybetmedi.
Mehmet Demirkol
Mükemmel bir İsmail performansı, Ersan’ın varlığının yarattığı sertlik, çok istekli bir Quaresma, sade ama pırıltılı oyunuyla ‘Oğuz Han’, orta saha ve savunma direncinin başlangıç noktası olan Gomez, Kartal’ı uçuşa geçirdi. Şenol hocanın Töre ve Frei değişiklikleri, skoru belirledi. Derbilerde ekiplerden biri yarıştan tamamen kopmamışsa, bir ekibin diğerini böyle bir tahakküm altına aldığı az görülür. Açık söylemek gerekirse 2-1 Beşiktaş’ın ezici üstünlüğünü hiç anlatmıyor. Öyle ki, Galatasaray piyangodan öne geçişe bile reaksiyon gösteremedi. Sıfır pozisyonla, Günay’ın perişan eden hatasıyla gelen gol bile Galatasaray için bir direnç noktası oluşturamadı. Mükemmel bir İsmail performansı, Ersan’ın varlığının yarattığı sertlik, çok istekli bir Quaresma, orta sahada hep zihin açan, şaşırtan hamleler yapan, oyunu yönlendiren sade ama pırıltılı oyunuyla ‘Oğuz Han’, orta saha ve savunma direncinin başlangıç noktası olan Gomez, Şenol hocanın oyuna ve skora direkt etki yapan altın değişiklikleri Töre ve Frei...
Uğur Meleke:
Olimpiyat’ta dün gece oynanan derbiyi doğru okuyabilmek için Denizli’nin son kez bir büyük takım çalıştırdığı 2009-2010 sezonunu anımsamak gerek. O yıl da Denizli, Beşiktaş kadrosunun rakipleriyle yarışacak kalitede olmadığını biliyor; büyük maçlara ölesiye kontrol ve şok hücum felsefesiyle çıkıyordu. Özellikle 7 Kasım 2009’da Trabzon’da oynadıkları maçın 11’ini unutmak mümkün değil: Beşli savunma (Ekrem-Toraman-Sivok-Ferrari-İsmail), önünde üçlü bir defansif blok (Uğur, Ernst, Fink) ve uçta iki umut: Tabata’yla Bobo! Hatta Trabzon’un tek kale oynadığı ilk yarının ardından Uğur’un yerine İbrahim Kaş’ı sokup daha da sertleştirmişti Beşiktaş duvarını! Dün de Olimpiyat’taki maça zirveyle arasındaki puan farkını koruma düşüncesiyle çıkmıştı Denizli. Ön stoper Chedjou’yla birlikte bir beşli savunma bloğu, Beşiktaş’ın tamamlayamadığı hücumları Yasin’e uzun vurarak aranan kontra atak umutları. İlk 45 dakika boyunca Beşiktaş’ın 13 şutuna karşılık Galatasaray’ın kaleye yetişmemiş tek bir şutu vardı sadece..