ALİ GÜLTİKEN (HABERTURK)
"60 DAKİKA"
Şampiyonlar Ligi için ilk yarıdaki futbol müthiş bir başlangıç. Çok şey var. Oyun hakimiyeti var, tempo var, coşku var, pozisyonlar var, gol var. Golden sonra oyun kontrolü var. Tempoyu istediğin gibi yönlendirme var. Yani bu maç için düşüneceğiniz ve isteyeceğiniz her şey var. Skor avantajını yakalamışsınız. Oyun stratejisi sizin elinize geçmiş. Rakibi risk alacak şekilde zorlayabilirsiniz. Bu avantajlar bu tür turnuvalar için çok önemli şanslardır. Bu bölümde özellikle Talisca harika işlere imza attı ama bu kalltedeki bir oyuncunun bu kadar pozisyonun içerisinde golü de bulması gerekir. Quaresma’nın frikik golü tam bir usta işiydi. Bu tür maçlarda, bu kalitedeki oyuncuların yapmasını isteyeceğiniz türden bir işti. Beşiktaş’ın ölü vuruşlardaki silahları müthiş ama buna normal oyun içerisinde ürettiği pozisyonları gol yapmayı da eklemeli. Yoksa bu kadar güzel işlere ve organizasyonlara yazık olur.
İkinci yarı Beşiktaş’ın, bütün dengeler elindeyken bu kadar kolay taktik bir ölü vuruşa teslim olmaması gerekirdi. Bu tür maçlarda bu seviyelerde goller de yenebilir. Ama oyunun içerisinde daha çabuk toparlanmak gerekir. Yenilen golün şoku Beşiktaş adına fazla uzun sürdü.
Beşiktaş bu yolda yürürken, attığı her adımdan elbette bir şeyler de öğreniyor. Fakat bu kadar pozisyon ürettiğiniz, sonucu farka götürebileceğiniz bir müsabakadan kayıpla ayrılmak elbette üzücü.
Oyuncular tarafında; Tolgay oyun dengesini ve pas organizasyonunu yönetme işinde oldukça başarılıydı. Buna tempoyu da ilave ederse hem kendi etkinliğini hem Beşiktaş’ın etkinliğini artıracaktır. Adriano bu tür maçların tecrübesine sahip, iki bölgeyi de oynayabilen bir oyuncu ama Beşiktaş’ın pas temposuna daha çok girmeli. Hücum tarafında daha etkili işler yapmalı. Bu görüntüsüyle her zaman şans bulması kolay görünmüyor. Aboubakar’ın da etkin ve skor yaratır bir noktaya gelmesi için oyun sürekliliğini yakalamasının yanında, çevresindeki oyuncuların da onu biraz daha düşünmesi lazım veya Aboubakar’la oynamayı düşünmesi lazım. Bu seviyelerde 90 dakika bütün oyunu elinizde tutmak gibi bir şey söz konusu değil ama bazı dengeleri de elinizden kaçırmamanız gerekiyor.Özellikle işin saçma bölümünde daha dikkatli olmak lazım. Oyundan kopmamak da bir diğer önemli konu.
Beşiktaş 60. dakikaya kadar yaptığı harika işleri, yediği kolay bir frikik golünden sonra bir kenara itti. Hatta son dakikalarda Yarmolenko’nun pozisyonu gol olsa bu maça çok yazık olurdu.
Dinamo Kiev’le ilk maçı oynamak güzel bir avantajdı. İlk yarıda skoru yakalamak da güzel bir rüyaydı. Ama bu maçlığına bu rüyayı kısa gördük. Daha iyisi de olabilirdi.
FEYYAZ UÇAR (FANATİK)
"Kazanacak çok şey var" Yan toplar başımızın belası. Ne adam markajını, ne de alan savunmasını yapabiliyoruz. O kadar kalabalığın içinde boş kalan rakip ve top ağlarımızda. Yine de kaybedilmiş birşey yok. Kartal bu gruptan çıkar.
Beşiktaş’ta topun olduğu her yerde olmaya çalışan bir oyuncu var. Adı Talisca. Gerekirse kanatlarda, ihtiyaç halinde defansa yardımda ve çoğunlukla da tüm Beşiktaş ataklarında. Brezilyalılar’ın doğal yeteneğinin Avrupa’da disipline edilmiş bir versiyonunu izliyoruz.
Onunla Beşiktaş bir kişi fazla oynuyor. Futbol zekası üst seviyede. Aklından geçen her şeyi yapabilecek tekniğe sahip. Duran toplardaki başarısına da şahidiz. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi takım oyuncusu olma özellikleri de var. Beşiktaş’ta sezonun en iyi transferi olacağına şüphe yok. Emeği geçen herkese bravo. Oğuzhan’ın ve Gökhan İnler’in sakatlığı maç öncesi Beşiktaş’taki en büyük dezavantajdı. İkisinin de Atiba’yla müthiş bir uyumu var. Görev paylaşımını iyi yapıyorlar. Tolgay-Atiba ikilisinin performansı ne yazık ki diğer ikililerin altında kaldı. Tolgay defansif olarak aksıyor.
Gereksiz pas hataları da Kartal’ı zora soktu. Yan toplar başımızın belası. Ne alan savunmasını, ne de adam markajını yapabiliyoruz. Beraberlik golü aynı filmin tekrarı gibi. O kadar kalabalığın içinde yine rakip boş kalmış, top yine ağlarımızda. Sebebi, tek derdimizin ofansif gelişme olması. Aklımız, fikrimiz atak. Futbolun defansif gerekliliklerine saygı duymadıkça uluslararası arena hep zor olacak. Finalleri hep başkası oynayacak. Adriano’dan beklentimizi azalttık. Büyük takımdan gelmiş olması harika işler yapmasını gerektirmiyor. Geldiği yeri unutup Beşiktaş’a katkı sağlamayı amaç edinmeli. Performansıyla ne sol bekleri ne de kanat oyuncularını zorlayabilir. Verilen şansları iyi kullanamadı.
Benfica deplasmanından aldığımız puanın avantajını içeride berabere kalarak yitirdik. Yine de kaybedilmiş hiç bir şey yok. Kazanacak çok şey var. Gördüğümüz rakiplere göre Kartal bu gruptan çıkar.
CEM DİZDAR (FANATİK)
"Beşiktaş işini zora soktu"
Cem Dizdar, Şampiyonlar Ligi'nde oynanan Beşiktaş - Dinamo Kiev karşılaşmasını değerlendirdi.
İnsan yaşadıkça, dahası yenildikçe öğreniyor. Şenol Güneş hem geçmiş sezonların hem geçen sezonun tecrübesiyle tüm ilk yarı boyunca ‘kontrol oyunu’nu tercih etmişti ki, doğruydu. En büyük yardımcısı da sahada ‘tansiyon aleti’ni eline verdiği Tolgay Arslan oldu. Tolgay geri çekildi ve maçın ritmini hocasının istediği gibi ayarladı. Beşiktaş ilk yarı boyunca gol pozisyonu üretemedi doğru ama Kiev’e gol pozisyonu da vermedi. Rakibinden farkı gol atmış olmasıydı.
Şampiyonlar Ligi seviyesi böylesi bir kurguyu emrediyor. Bir gece önce Dortmund ağır baskılı oynadığı maçta Real’in ilk hücumunda 2’ye 4 yakalanıp golü yedi ve bir puanı 87. dakikada kurtarabildi. Futbol, ‘an’ oyunudur. 28’de Atiba rakibe basıp kazandığı topu Aboubakar’a geçirince Beşiktaş o ‘an’ı da yakalamış oldu. Serbest vuruşta topun başında o işler için biçilmiş ‘üç kaftan’ vardı; Caner/Talisca/Quaresma. ‘An’ı anlamlandıran Portekizli oldu.
Avantajı evinde bıraktı
İkinci devre 60’a kadar benzer düzende geçti. Tempo elde, oyun elde. Hatta Tolgay’ın Beck’i içeri kaçırdığı pozisyonun dönüşünde Tosiç’in ele geçirdiği topta Quaresma avuta vurarak oyuna renk verdi. Ve ardından olan oldu. Arka direkte, artık hangisini kabul ederseniz , ‘unutulan’, ‘gözden kaçırılan’, ‘yerleşim hatasından yararlanan’ Tsygankov golü yaptı. Yani 60’a kadar elde giden oyun birden elden çıktı. Topu elde tutamayan Beşiktaş ileri de gidemedi. Öyle ki, grubun en etkisizi görünen Kiev ikinci yarı tüm oyunu elinde tuttu. Yani Galatasaray maçının tam tersi. Beşiktaş, Portekiz’de eline geçirdiği avantajı evinde bıraktı. Bu haliyle bu turnuvada işini hayli zora soktu. Şenol Güneş kurgu üzerinde biraz daha durmalı...
Birkaç oyuncu notu...
İnönü ruhu geri döndü
Aboubakar: Etkisizdi evet ama bu biraz da takım kendisini çalıştıramadığı içindi.
Talisca: Beşiktaş bu pozisyonu kim olursa olsun etkili hale getiremiyor. O da bir önceki maçta Oğuzhan gibi etkisiz kaldığı için takımı çalıştıramadı.
Fabri: İyiydi. Hele de 86’da çıkardığı karşı karşıya pozisyonda. Yine yenilen golde farkını gösterebilse ‘yıldızlı pekiyi’ olurdu.
Adriano: Daha zamanı var.
Caner: Çalışkan ve gayretliydi. Hatta bir ara Aboubakar ve Talisca’ya pozisyon anlatıyordu!..
Tribün: Galatasaray maçında yaşananlardan çıkan ders hayırlı olmuş. ‘İnönü ruhu’ tribündeki her bir bireyle geri dönmüş. Hoplayan, zıplayan, marşı ve sloganıyla takımı ve birbirini destekleyen o eski, bildik Beşiktaş tribünüÖ Yani dayanışmanın gücüÖ Bir de şu maç sonu takımı alkışlamayı daha gösterişli ve hep birlikte yapabilseler!...
MEHMET DEMİRKOL (FANATİK)
Santrfor eksikliği
Caner’in usta işi bitirici ortalarının biri bile Beşiktaş forvetlerince değerlendirilemedi.Siyah-Beyazlılar, her seferinde bir son vuruş, son pas sorun yaşadı. Gomez, bir yerlerde maçı seyretmişse pişmanlığı bir kat daha artmıştır.
Şenol Hoca’nın Talisca’yı santrfor arkasından ziyade 4-4-2’nin destek santrforu olarak kullanması maçın başından itibaren işe yaradı. Stoperlerden itibaren birlikte çok işe yaradı. Rakip çıkarken kazanılan toplarda hızla Dinamo Kiev kalesine gittiler. Ancak her seferinde bir son vuruş, son pas sorunu yaşadılar. Bu, Beşiktaş’ın geçen sene başından bu yana unuttuğu bir sorundur.
Hak edilen ödül alınamadı
Bu problem aslında en çok da özellikle Caner’in usta işi bitirici ortalarının değerlendirilemeyişinde dikkat çekti. Dinamo Kiev’in özellikle duran toplarda yaşadığı sıkıntıdan da ilham alarak 6 pasın ortasına ve penaltı noktasıyla oluşturduğu üçgene demarke ‘al da at’ paslar attı. Ancak biri bile Beşiktaş forvetlerince değerlendirilemedi. Gomez, Almanya’da bir yerlerde maçı seyretmişse pişmanlığı bir kat daha artmıştır. Bu eksiklik Beşiktaş’ın çok iyi kurgulanmış ve çok daha iyi uygulanan oyununun hak ettiği ödülü almasını engelledi.
Tolgay’ın sanatsal oyunu
Önde çok iyi basarak Kiev’in en etkili akın silahı olan kanatların olgun paslar almasını engellediler. Dönenleri iyi topladılar ve Tolgay gibi bir organizatörün sanatsal oyununu bize izlettiler. İlk yarıda dripling yapan, uzun/kısa pas atan, hücum desteğine giden, savunmada rakibi sert ve etkili olarak karşılayan 10 numara bir oyun izletti Tolgay’la. Açık söylemek gerekirse artık Atiba’nın yeri garanti değil. Belki de kendisine stoperde bir yer arayabilir. İkinci yarıda biraz fazla risk alıp top kayıpları yapsa da oyundan çıkışı üzücüydü.
Daha üzücü olansa hiç yoktan yenen gol. Dün maç boyunca çok iyi olan Fabri çıkmayıp çizgide kalsa muhtemelen kucağında eritecekti topu. Yine de bunca baskı ve pozisyon ihtimalinden bir şey çıkaramamak daha büyük bir etken puan kayıplarında.
Kazanamamak can sıkıcı. Ama unutmamalı Şampiyonlar Ligi’nin mottosu ‘Asla yenilme’dir. Napoli’ye de yenilme. Benfica’yı yener çıkarsın. Hatta belki Kiev’i de.
METİN TEKİN (SABAH)
Beşiktaş'ın maça başlangıç kadrosunu nasıl yorumluyorsunuz? Orta alanda Tolgay, sol önde Adriano ile forvette Aboubakar tercihlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Beşiktaş'ın bana göre dün gece en büyük yanlışı, başlangıç kadrosuydu. Bunu söylerken tek bir oyuncunun bana göre bütün oyunu aksattığını söyleyebilirim. Bu da Adirano'nun Caner'in önünde kenarda kullanılmasıydı. Adriano, ne hücuma işlerlik kazandırabildi ne de savunmaya katkı sağlayabildi. Gerçekten Adriano ile başlanması, Beşiktaş'ı her bakımdan olumsuz etkiledi. Böylesine bir yanlış tercihi, Şenol Hoca nasıl yaptı inanın anlayamadım. Güneş, bu şekildeki tercihinin herhalde bundan sonra hiçbir getirisi olmayacağını anlamıştır.
Tolgay'a gelirsek; Ben Tolgay'ın özellikle yorulana kadar dünkü oyununu olumlu buldum. Takımını hücuma çıkarmada ve atakları yönlendirmede Tolgay'ın katkısı önemliydi.
Beşiktaş, rakibine pozisyon vermeden duran toptan golü yedi... Golü atan Tsygankov, arka direkte bomboş kaldı. Burada savunmanın yerleşim hatasından bahsedebilir miyiz?
Özellikle ilk yarıda her iki takım, çok fazla pozisyon üretemedi. Belki de bahsettiğimiz gibi hiç pozisyon vermeden duran toptan golü yedi Beşiktaş... Çok basit bir gol yedi Beşiktaş... Evet duran toptan zaman zaman yenilen goller vardır. Bunlar bireysel ve takım becerisiyle atılabilir.
Ancak dünkü tamamen pozisyon hatasından yenen goldü. Özellikle 1-0 öne geçtikten sonra bu maçta puan kaybetmenin hiç gereği yoktu. Böylesine maçlarda skoru yakaladığınız zaman rakamı artırmak zordur belki ama oyunu ele alıp bir şekilde bitirmeniz gerekir.
Beşiktaş, gruptan çıkma adına evinde kaybettiği bu 3 puanı arar mı?
Gerçekten üç puan o kadar çok önemliydi ki Beşiktaş için grupta birçok şeyin belirleyicisi olacaktı. En önemli maçında puan kaybetti siyah-beyazlılar... Böylesi rakibe karşı Beşiktaş elindeki galibiyeti bu kadar kolay bırakmamalıydı.