Beşiktaşımızın başarılı savunmacısı Tomas Sivok, verdiği röportajda futbol dışındaki yaşamını anlattı.
Holosko ile birlikte Türk vatandaşı olmak için Beşiktaş Yönetimi’ne başvuran ve 5 senedir Türkiye’de bulunan Tomas Sivok ile yaptığımız röportajda, onun Türk tarafını görmeye çalıştık.
Uzun süredir aramızda olduğu için “Bizlere ait hangi özelliğimizi kendine yakın buluyorsun?” diye sorduğumuzda bir Türk kadar sıcak bir gülümsemeyle baktı gözlerimizin içine...
Türklerin, Çeklere göre daha cana yakın insanlar olduklarını söyleyen Sivok, MİLLİYET’e yaptığı çok özel açıklamalarda futbol dışında siyaset ve sanat hakkında da çarpıcı ifadeler kullandı.
Çekler içine kapanık
İşte Sivok’tan bize yansıyanlar:
* Türk kültürünün en çok sevdiğim yanı, Türkler bize göre çok daha açık ve sıcak insanlar. Çek kültüründe insanlar daha kapanıktır. Kolay kolay yakınlaşmazlar. Türkiye’ye ilk geldiğimde futbolcu olduğum için insanların bana yakın ilgi gösterdiğini sanıyordum. Sonra aileme akrabalarıma ve beni ziyarete gelen yakınlarıma da aynı ilginin gösterildiğini fark ettim. Bir de Türk yemeklerine çok alıştım.
* 17-18 yaşlarındayken, Avrupa şampiyonalarında oynayan Türk takımlarından Türk futbolu hakkında bilgim oluyordu. 2004-2005 sezonunda Fenerbahçe’ye karşı oynadığımda ilk kez Türk taraftarlarını yakından görme fırsatım oldu. Ülkemden Heinz ve Horvath gibi isimler geldi Türkiye’ye. Daha sonra Zelenka ve Slovak olan Holosko, Türkiye’ye gitti. O açılan kapıdan ben de geçebildim ve böyle bir karar aldığım için çok mutluyum.
* Milan Baros bildiğiniz gibi uzun dönem bir sakatlık geçirdi. Sakatlıkta sonra ceza aldı ve bu durum Fatih Terim’i çok kızdırdı. Şu anda Galatasaray’da dünya çapında forvetler var ve takımdan ayrılması en doğru karardı. Oynamak için Galatasaray’dan ayrıldı. Aynı zamanda taraftarı olduğu Banik Ostrava’ya gitti. O mutlaka yeniden başarılı olup tekrar ülkesinin dışına çıkacaktır.
* Galatasaray’ın yaptığı Drogba ve Sneijder transferleri bence sadece isim transferi değil aynı zamanda akılcı... İkisi de kaliteli ve vizyonu olan çok önemli isimler. Sniejder’e karşı oynama şansı elde ettim. Gerçekten herkesin bildiği gibi oynadığı bütün takımları ileriye taşımış. Drogba belki daha yaşlı ama ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu daha önce oynadığı takımlar ve attığı gollerle bütün dünyaya gösterdi. Akhisar maçındaki başarısı onun buraya para için gelmediğini gösterdi. Drogba dışında Webo ve Niang da başarıya aç ve çok iştahlı futbolcular.
Takım olamıyorlar
* Drogba’nın, Akhisar maçında attığı golde, kanat oyuncusu baskı altında değildi. Baskı altında olmayan bir kanat oyuncusunun ortası stoperler için zordur. O an orada ben olsam Drogba atabilir miydi bilmiyorum ama çok iyi yükseldi, iyi kafa vurdu. Bu tür pozisyonlarda saliselerin bile önemi var.
* Türk Milli Takımı ile son dönemlerde üç maç oynadık. Avrupa Şampiyonası’nda, önde olmamıza rağmen, Türkler’de bizde eksik olan bir şey vardı: Savaşçı bir ruh ve milli duygular... Ligde her maç öncesi okunan ulusal marş gibi bir milli gurur, Çek Cumhuriyeti’nden pek var olan bir şey değil. İşte bu duygular ve Fatih Terim’in de katkısıyla o maçı kaybettik. Oynanan son milli maça gelecek olursak, Türkler bireysel olarak çok iyiler ama bir türlü takım olamıyorlar. Biz de genç ve tecrübesiz bir kadroyla, biraz da şansın yardımıyla son oynadığımız maçı kazanabildik.
Yorumcular iyi giyiniyor
* Beşiktaş tarihinde, Samet Aybaba, Ulvi Güveneroğlu, Recep Çetin, Tayfur Havutçu ve Ertuğrul Sağlam gibi isimlere büyük saygı duyuyorum. Benim izlediklerime göre Sergen Yalçın, topa olan hakimiyeti, tekniği ve zekasıyla ne kadar harika bir futbolcu olduğunu tüm dünyaya gösterdi. O bence çok özel bir futbolcu. Türkiye’de çok eleştirilmiş bir futbolcu. Çünkü yeteneği Tanrı tarafından verilmiş futbolcuların çok çalışmalarına gerek yoktur. Bu nedenle çok eleştirilirler ama böyle yetenekler ne yapacağını çok iyi bilirler. Bir takımda böyle bir oyuncunuz varsa etrafını başka isimlerle çevirdiğinizde bir hoca olarak işiniz çok kolaydır.
* Ekranlardaki tartışma programlarını yakından takip etmiyorum ama ara sıra gözüme takıldıkları olmuştur. Buradaki programlarda kılık, kıyafet ve çıkan kişilerin kaliteleri olsun son derece verimli oluyorlar. Çek Cumhuriyeti’nde tişörtle çıkıyorlar ama buradakiler takım elbise ve gömlek giyiyor.
* Çok yoğun bir tempoda çalıştığımız için pek sanat etkinliklerine katılamıyorum. Halbuki dizimden sakatlandığım sırada beni özel olarak çalıştıran kondisyonerim Aleş Kaplan bana sık sık tiyatroya ve sanat galerilerine gitmemi söylerdi. Bu tür aktivitelerin futbolcunun zihnini daha da açacağını belirterek benimle sanat ve felsefe hakkında konuşurdu. Maalesef Türkiye’de bu tür aktiviteler için fırsatım olmuyor ama kendi ülkemde olsam sanırım sanat galerilerini çok gezerdim.
‘Sarai Sierra cinayetini sordular’
ABD’li Sarai Sierra’nın, İstanbul’da öldürülmesi Çek Cumhuriyeti’nde de çok ses getirdi. Ülkedeki birçok dostum bana ve eşime bu cinayetle ilgili sorular sordular. Bence İstanbul; tıpkı New York, Tokyo ve Buenos Aires gibi dünyanın en büyük şehirlerinden biri... Sonuçta bir dünya şehri. Suç dünyanın her yerinde var. Prag 1.5 milyon nüfuslu bir şehir ve orada da suç işleniyor. Prag’ın benim bile yalnız geçmekten korktuğum mahalleleri var. İstanbul’da da böyle yerlerin olması gayet normal. Beş yıldır bu şehirde yaşıyorum ve şükürler olsun, benim ve ailemin başına tatsız bir şey gelmedi. Türkiye’de insanlar çok iyiliksever. Ne zaman dostlarım buraya gelse şehrin en güzel yanlarını göstermeye çalışıyorum.
Havaalanı sendromu!
Türk futbolunun genel problemlerinden biri, taraftar her zaman yıldız isim istiyor. Beşiktaş’ta da yıldızlar transfer edildi ama bir türlü takım olamadık. Bir ekibin başarılı olması için en az 2-3 yıla ihtiyaç var. Türkiye’de yeteri kadar sabırlı davranılmıyor ve taraftar yönetime baskı yapıyor. Havalimanlarında gelen futbolcuları kendisini çok önemli hissettirerek karşılıyorlar ve bu nedenle gelir gelmez takıma uyum sağlayamıyor. Bir anda zirveye çıkarılan isimler bir anda aşağıya çekiliyor. Fakat bu durum Türkiye’de yavaş yavaş değişiyor.
Fener’in işi çok zor
Avrupa Kupası’nda, Bate Borisov’u eleyerek tur atlayan Fenerbahçe’ye ilk uyarı Sivok’tan uyarı geldi. İki takımı da çok iyi tanıyan Beşiktaşlı oyuncu, “Plzen takımının büyük bir çoğunluğu beş senedir bir arada oynuyor. Başlarında 6 senedir istikrarlı bir şekilde çalışan bir hocaları var. Takımına tarz kazandıran bir hoca. Napoli karşısında aldıkları sonuç, tam bir istikrar örneği. Belki Napoli, Plzen’i küçümsemek yerine ilk maçta as takımla çıksa, berabere kalabilirdi” diye konuştu.
100 kiloluk Horvath!
Milli takıma tam beş futbolcu verdiklerini de değerlendirmelerine ekleyen siyah - beyazlı futbolcu, “Plzen, Avrupa’da ilk maçını Beşiktaş’a karşı oynadı ve o dönem az kalsın biz de eleniyorduk. Her ne kadar son dönemlerde birkaç oyuncu takımdan ayrılmış olsa da, eski futbolcular hâlâ takımda yer alıyor. Horvath gibi, 100 kilo olmasına rağmen topla çok iyi oynayan bir futbolcu... Onun gibi tecrübeli isimlerin etrafında genç ve başarıya aç yetenekli oyuncular yer alıyor” ifadelerini kullandı.
Tomas Sivok sözlerini tamamlamadan önce Türkçe olarak, “Fenerbahçe’nin işi zor. Hem de çok zor” uyarısını yaptı.
‘Hiçbir partiye oy vermezdim’
Türk politikasını çok yakından takip etmiyorum ama Türk vatandaşı olduğumda oy kullanma hakkım olursa hiçbir partiye oy vermezdim. Ülkemde daha yeni cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı ve komünizm döneminden biri seçildi. Bizde komünizm, Türkiye’de sanılanın aksine biraz daha değişik. Geçmişi temiz olmayan biri seçildi. Çek Cumhuriyeti’nden insanlar hayal kırıklığı yaşadı. Bu hayal kırıklığından dolayı oy kullanma hakkım olsa bile Türkiye’de sandığa gitmezdim.