Mrmic'ten Ersin'e tavsiye: "Avrupa için erken"

Hırvatistan Milli Takım ve bir zamanlar Beşiktaş'ın kalesini koruyan Marjan Mrmic, birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu.

Hırvatistan Milli Takım ve Beşiktaş'ın kalesini koruyan Marjan Mrmic, Ersin Destanoğlu'ndan Uğurcan Çakır'la Altay Bayındır'a, Sergen Yalçın'dan Süleyman Seba'ya, Rasim Kara'dan Bilic ile Toshack'a kadar birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu.

"KALECİ OLMAK AKLIMDA YOKTU"

-Futbola ilk başladığınızda hangi mevkide oynuyordunuz?

Çocukken futbol kadar basketbol, voleybol ve hentbola da merakım vardı. Yani topla oynanan her sporu seviyordum. Futbol maçlarında ise bazen forvet bazen savunmada oynuyordum. Günün birinde bir maçta kaleye geçecek kimse olmayınca mecburen kaleci oldum. O gün istemeye istemeye kaleye geçmeme rağmen iyi bir maç çıkardım. Bir daha da kaleyi hiç bırakmadım.

"AİLEMDEN AYRI KALINCA ZORLANDIM"

-Aileniz size destek verdi mi?

15 yaşına kadar amatör olarak top oynadım. Evimize yakın bir takımdı. 16 yaşında yarı profesyonel bir kulübe gittim. O zaman ilk kez ailemden ayrıldım. Tek başıma bir evde kaldım. Bu benim için çok zor bir süreçti. Aynı zamanda okula da gidiyordum. Futbolla eğitimi paralel bir şekilde yürütmek için çok gayret ettim. Bunu da başardım.

"ZOFF İYİYDİ AMA BEN DE MRMİC’İM!

-Örnek aldığınız bir kaleci veya idolünüz var mıydı?

Başta Dino Zoff olmak üzere beğendiğim bazı kaleciler vardı. Ama kendime has yeteneklerim doğrultusunda bir stil geliştirdim. Hiçbir zaman başkası gibi olmak istemedim. Şükürler olsun iyi bir kariyere ulaştım. Olimpiyatlar hariç her dalda mücadele ettim.

"BOBAN, SUKER, PROSİNECKİ…HEPSİ BİRER STARDI"

-Hırvatistan, eski Yugoslavya'dan ayrıldıktan kısa bir süre sonra 1998 Dünya Kupası'nda üçüncü oldu. Siz de kadrodaydınız. Bunu nasıl başarmıştınız?

O dönem parlak bir jenerasyona sahiptik. Yeni bir ülke olmamıza rağmen birbirinden kaliteli oyuncularımız vardı. Jarni'den tutun da Boban'a, Bilic'ten Suker'e, Prosinecki'den Vlaovic'e, Boksic'e kadar uzanan güçlü bir ekiptik. Bu isimlerin birçoğu eski Yugoslavya Milli Takımı'nın da banko oyuncularıydı. Aynı şekilde Real Madrid, Barcelona, Milan ve Marsilya gibi dev kulüplerde forma giyiyorlardı.

"HIRVATİSTAN’DA YILDIZLAR BİTMEZ"

-Tekrar böyle bir takımı sahalarda görebilir miyiz?

Hırvatistan'da çok sayıda genç oyuncu var. Çeyrek finale kadar çıktığımız 2018 Dünya Kupası'nda 4-5 as futbolcu ile mücadele etmiştik. Bazıları sakat bazıları da ilerlemiş yaşlarından dolayı kadroya alınmamıştı. Fakat yine de başarılı olduk. Çünkü sabırlıydık. Genç oyunculara şans verdik. Onların önünü açtık. Özellikle Ümit Milli Takım'dan gelen kaliteli bir oyuncu grubumuz var. Bu jenerasyonun da Euro 2020 finallerinde başarılı işler yapacağına inanıyorum.

"BENİ BEŞİKTAŞ’A RASİM KARA ALDIRDI"

-Beşiktaş ile yolunuz nasıl kesişti? Size kim teklifte bulundu?

1996 Avrupa Şampiyonası finallerinde Türkiye, Portekiz ve Danimarka ile aynı gruptaydık. O zaman Rasim Kara, Türk Milli Takımı'nda Fatih Terim'in yardımcısıydı. Rasim hoca, finallerden önce oynadığımız ve benim kalede olduğum 3 özel maçımızı (İngiltere, İrlanda ve Macaristan) izlemiş. Performansımı beğenmiş. Beşiktaş'a teknik direktör olunca da mutlaka alınmamı istemiş.

"İSTANBUL’DA KRALLAR GİBİ KARŞILANDIM"

-Beşiktaş'a transfer olduğunuzda ilk kez Hırvatistan dışına çıktınız. Türkiye'ye alışmak zor oldu mu?

O dönem Türkiye'de 3+1 yabancı kuralı vardı. Beşiktaş, bu yabancı hakkının birini benden yana kullandı. Yaşım 31 idi ve dediğiniz ilk defa Hırvatistan dışına çıkmıştım. Zor olacağını düşünmüştüm. Fakat çabuk adapte oldum. Eşim ve iki çocuğumu da İstanbul'a getirdim. Kulüp bizi çok iyi karşıladı. Kendimizi evimizde gibi hissettik. Beşiktaşlı taraftarlar da beni bağrına bastı. Çünkü takım için her şeyimi ortaya koyduğumu hissetmişlerdi. Fenerbahçe, Galatasaray ve diğer takım taraftarları da bana hep sempati ile yaklaştı. Kariyerimin en güzel günleriydi.

"GALATASARAY’IN KADROSU KALİTELİYDİ AMA..."

-Beşiktaş'a geldiğiniz ilk sezonda (‪1996-97‬) Rasim Kara ile ligi ikinci bitirdiniz. O sene şampiyonluk neden kaçtı?

Normal oynadığımız maçlar kadar ilginç karşılaşmalar da oldu. O sezon Galatasaray ligi lider tamamladı. Onlar da Hagi, Filipescu, İllie gibi yabancıları vardı. Bizim de kadromuz iyiydi. Sergen Yalçın başta olmak üzere Ertuğrul Sağlam, Şifo Mehmet, Amokachi, Yankov gibi kaliteli oyuncularımız vardı. Fakat bazı maçlarda haksız yere hasar aldığımızı düşünüyorum.

"VANSPORLULAR BİLE PENALTIYI GÖRMÜŞTÜ"

-Vanspor maçı bunlardan biri miydi?

Evet evet...O maç şampiyonluk için çok kritikti. Deplasmanda 0-0 berabere kaldık. Maçı soğuk ve karlı bir havada oynamıştık. Hakem lehimize bariz bir penaltı vermedi. Bu detay o sezon Türkiye'nin şampiyonunu belirledi. Vansporlu futbolcu ceza sahası içinde açık bir şekilde elle topa vurdu. Tabi VAR sistemi yoktu o zamanlar. Ama maçı tribünden izleyen Vansporlular bile penaltı olduğunu görmüştü. O maçı kazansaydık şampiyonduk.

"SERGEN YALÇIN'IN AYAĞINA TOP YAPIŞIYORDU"

-Eski takım arkadaşınız Sergen Yalçın, sizin gözünüzde nasıl bir oyuncuydu?

Onu günümüzün süperstar oyuncularıyla kıyaslamak mümkün. Topla her şeyi yapabiliyordu. Oyun görüşü çok iyiydi. Oldukça soğukkanlı ve rahattı. Etkili şutları vardı. Ayağından topu almak zordu. Kendine güveni yüksekti. Tek şansızlığı 2002 Dünya Kupası'nda üçüncü olan Türk Milli Takımı'nda yer almamasıydı. O dönem Avrupa'nın en iyi takımlarında rahatlıkla oynayabilirdi.

"BEŞİKTAŞ’I ÇALIŞTIRMAYI HAK ETMİŞTİ"

-Sergen Yalçın'ın günün birinde Beşiktaş'a teknik direktör olacağını tahmin ediyor muydunuz?

Sergen Yalçın, Beşiktaş'a gelmeden önce hazırlıklıydı. Sivasspor, Yeni Malatyaspor ve Alanyaspor'u gibi takımları çalıştırmıştı. Yani Beşiktaş'a gelene kadar zorlu yollardan geçti. Kalitesini gösterince de Beşiktaş, onu takımın başına getirdi.

"TOSHACK, KENDİ ADAMI İÇİN BENİ HARCADI"

-Yine Beşiktaş'taki eski günlerinize dönelim. Rasim Kara'dan sonra Toshack ile çalıştınız. Onunla nasıl bir dönem geçirdiniz?

Bayern Münih ile oynayacağımız maçtan 3 gün önce Hırvatistan Milli Takımı ile Danimarka karşılaşmıştık. O maçta kaburgalarımdan sakatlanmıştım. Bu yüzden 1 ay takımdan uzak kaldım. Bu süreçte kaleyi Fevzi (Tuncay) korumaya başladı. İyileşince de bazen Fevzi bazen ben kaleye geçtim. Toshack ile Rasim Kara’yı kıyaslayınca çok büyük farklar olduğunu söyleyebilirim. Gerek çalışma açısından gerekse davranışları bakımından…Kısacası yıldızımız bir türlü uyuşmadı. Benim yerime kendi adamını getirmek istiyordu. Ben de ertesi sezon Beşiktaş’tan ayrılmak zorunda kaldım.

"SÜLEYMAN SEBA, İÇİMİZDEN BİRİ GİBİYDİ"

-Rahmetli başkan Süleyman Seba için neler söylersiniz? Onunla bir anınız var mı?

Evet, o Beşiktaş'ın başkanıydı. Ancak her şeyden önce beyefendi biriydi. Fevkalade bir insandı. Onunla ilgili en güzel tanımlamaları rahatlıkla yapabilirim. Zaman zaman Fulya Tesisleri'ndeki kampımızı ziyarete gelirdi. Birlikte yemek yiyip sohbet ederdik. Hatta küçük bir bardakta soda ile birlikte rakı bile içerdi. (Gülerek). İçimizden biri gibiydi. Beşiktaş aşığıydı. Kulüp için büyük fedakârlıklar yaptı. Onun gibi bir başkan bir daha zor gelir.

"HEM KALECİ HEM DE LİBEROYDUM!"

-Beşiktaş’ın kalesini korurken çekindiğiniz rakip forvetler var mıydı?

Öyle bariz çekindiğim bir oyuncu yoktu. Benim için her maç önemliydi. Fakat o dönem Türkiye’de kaliteli hücum oyunları vardı. Hakan Şükür, Baliç, Boliç, Jay Jay Okocha gibi…Ben çizgi kalecisi değildim. 20-30 metreye kadar ileriye çıkardım. Defansın arkasına atılan toplara bir libero gibi müdahale erderdim. Kuvvetli önsezilerim vardı. 11 metrede nerde duracağımı iyi bilirdim.

"TARAFTARLA AYNI DİLİ KONUŞUYORDUM"

-Sizin Beşiktaşlı taraftarlarla sıcak bir diyaloğunuz vardı. Yaptığınız kurtarışlardan sonra size tezahüratta bulunan seyircilere el sallardınız.

(Gülüyor…) O bizim taraftarlarla aramızdaki özel bir iletişimimizdi. Bilhassa maç öncesi ısınmalarda tribünlerle adeta bütünleşirdim. Taraftarlar bendeki bu sıcaklığı hissetmişti. Şampiyonlar Ligi’nde oynadığımız bir maç öncesi sabahın erken saatlerinde İnönü Stadı’nın çevresinde toplanan taraftarları hiçbir zaman unutamam. Kale arkasındaki tepede toplanmışlardı. Gece maç başlayana kadar tezahürat yapmışlardı. Bu bahsettiğim insanlar Beşiktaş için yaşıyor. Halen olduğu gibi.

"WEMBLEY’DE İNGİLİZLERE ‘DUR’ DEDİM"

-Kariyerinizde unutamadığınız maç hangisi?

Birçok maçım hâlâ hafızamda. Beşiktaş’taki ilk sezonumda evimizde Gençlerbirliği ile oynadığımız bir maç vardı. İlk yarım saatte neredeyse net 4 golü önlemiştim. Hepsinde rakiple teke tek kalmıştım. Aynı şekilde Fenerbahçe derbisinde Okocha’nın penaltısını kurtardığım maç ile İngiltere ile Wembley’de oynadığımız ve 0-0 berabere kaldığımız milli maçta da iyi bir performans sergilemiştim.

"TEKNİK DİREKTÖRLÜK BENİM İŞİM DEĞİL"

-Sahalara veda ettikten sonra kaleci antrenörlüğüne yöneldiniz. Neden teknik direktör olmak yerine kaleci hocalığını tercih ettiniz?

Ben şu an bile kendi başıma bir takım kurmayı veya hazırlamayı bilmiyorum. Bilmediğim işi yapmak istemem. Sevdiğim ve en iyi becerdiğim işi yapmayı tercih ettim. Kalecileri eğitmeyi, onlara bildiğim her şeyi öğretmeye gayret ediyorum. Yaklaşık 20 yıldır bu işi en iyi şekilde yaptığıma inanıyorum. Hem Hırvatsitan Milli Takımı’nda hem de Beşiktaş’ta bunu başardım. Örneğin Beşiktaş’tan Fulham’a giden Fabri’de büyük emeğim geçti. Kaleci antrenörünün birçok detayı öğrencilerine aktarması lazım. Sadece onları kaleye geçirip şut atmak yetmez.

"KARİUS’UN AKLI BAŞKA YERDEYDİ"

-Beşiktaş’ta kaleci hocalığı yaparken Karius’la da çalıştınız. Büyük umutlarla alınan Karius, neden tutunamadı?

Karius, Liverpool ile Şampiyonlar Ligi finalinde Real Madrid’le oynadıkları maçta hatalı gol yemişti. Bu yüzden Beşiktaş’a geldiğinde sarsılmış bir haldeydi. Yetenek anlamında bir şey kaybetmemişti fakat psikolojik olarak iyi değildi. Motivasyon sorunu yaşıyordu. Beşiktaş’tan ayrıldıktan sonra Berlin’e gitti. Orda da toparlanamadı. Birinci kaleci olamadı. Karius’un sadece futbola odaklanması lazım. Sosyal medyaya değil.

"GENÇ KALECİLER İÇİN SABIR ŞART"

-Türkiye’de son yıllarda Uğurcan Çakır, Altay Bayındır ve Ersin Destanoğlu gibi yetenekli genç kaleciler sahneye çıktı. Onlar hakkında yorumunuz nedir?

Evet…Beşiktaşlı Ersin’i ele alacak olursak; kendisi oldukça genç bir kaleci. Benim zamanında Ersin; Karius, Fabri ve Utku’nun ardından takımın 4. kalecisi gibiydi. 17 yaşındaydı. Genç kaleciler için çok sabır göstermek lazım. Onlardan anında ideal bir kaleci olmasını veya tüm sezon kaleyi korumasını bekleyemezsiniz. Bazı maçlarda iyi bazılarında kötü oynayabilir. Sezonun geneline bakarsak Ersin, sınıfı geçti. Taraftar baskısının olmaması onun için avantajdı. Beşiktaş’ın kalesini koruyacak kapasitede olduğunu ispatladı.

"BEŞİKTAŞ’IN TRANSFER İÇİN PARASI YOKTU"

-Sezon başında Beşiktaş’ın Ersin ve Utku’nun dışında tecrübeli bir kaleciye ihtiyacı olduğu yönünde görüşler vardı. Sizce Sergen Yalçın, bu konuda risk aldı mı?

Bildiğim kadarıyla Beşiktaş, tecrübeli bir kaleci transferi yapmak istiyordu. Ancak bunun için yeterli paraları yoktu. Sadece Ersin ve Utku ile başlamak büyük riskti tabi. Fakat sonuçta korkulan olmadı. Ersin ve Utku, başka bir kaleciye gerek kalmadan işlerini doğru yaptılar.

"ERSİN, AVRUPA’YA DAHA HAZIR DEĞİL"

-Kaleci Ersin ile bazı Fransız kulüplerin ilgilendiği söyleniyor. Size göre Ersin, Avrupa’da oynamaya hazır mı?

Onun yerinde olsam Avrupa’yı düşünmezdim. Daha çok genç. O sadece 1 sezon Beşiktaş'ın kalesini korudu. Bana göre şu an Avrupa’ya gitmesi gereksiz. Onun için en iyisi 2 sene daha Beşiktaş’ın kalesini koruyup ondan sonra Avrupa’ya gitmek. Yurt dışı için daha zamanı var. Avrupa’da yedek kalabilir. O zaman yanlış bir adım atmış olur. Bütün yaptığı iyi şeyleri siler. Avrupa’ya giderse belki finansal açıdan kârlı çıkabilir. Fakat uzun vadeli düşünmesi gerek.

"BEŞİKTAŞ ŞAMPİYONLUĞU HAK ETTİ"

-Beşiktaş'ın şampiyonluğunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Beşiktaş, lige iyi başlamadı. Gerçi Galatasaray, Fenerbahçe, Trabzonspor ve Başakşehir de kötüydü. Çok puan kaybettiler. Başlangıçta şampiyonluk için hiçbir takım fark yaratamadı. Ancak Beşiktaş, ikinci yarıda birden uyandı. Seri galibiyetler aldı. Bana göre son 3 maça kadar sezonun en iyi futbolunu Beşiktaş oynadı. Karagümrük yenilgisi beni çok şaşırttı. Beşiktaş değil sanki Karagümrük şampiyonluk için mücadele ediyordu. Fakat sonunda Beşiktaş, haklı bir şampiyonluk kazandı.

"VİDA’NIN SORUNLARI VARDI"

-Beşiktaş’ta forma giyen vatandaşınız Domagoj Vida ile şampiyonluktan sonra görüşebildiniz mi?

Evet görüştüm. Kendisini tebrik ettim. Son maçta Göztepe’ye de kritik bir gol attı. Vida, bu sezon başında bazı küçük problemler yaşadı. Daha sonra toparlandı. Beşiktaş’a büyük katkı sağladı. Dinamo Kiev’den geldikten sonra ilk kez şampiyonluk sevinci yaşadı. Onun adına mutlu oldum.

"BİLİC, HIRSININ KURBANI OLDU!"

- Hırvat Milli Takımı’ndan arkadaşınız olan Slaven Bilic, Beşiktaş’ta neden başarılı olamadı?

Bilemiyorum. Ancak hatırlasanız ikinci sezonunda hem Süper Lig’de hem de Avrupa’da başarılı olmak istiyordu. Hatta Türkiye Kupası’nda da iddialıydı. Yani 3 kulvara birden saldırmıştı. Fakat nihayetinde hiçbir şey elde edemedi. Clubb Bruge’e elendikten sonra takım çöktü. Her şey alt üst oldu. Lig şampiyonluğu da bu yüzden kaybedildi. Eğer geniş bir kadronuz yoksa Real Madrid veya Paris Saint Germain bile olsanız işiniz zor. Beşiktaş, 3 kulvarda mücadele etmek için alternatifli bir kadroya sahip değildi. Bana göre Bilic’in başarısız olmasında en büyük problem buydu.

"BENİ HERKES BEŞİKTAŞLI MRMİC OLARAK BİLİYOR"

-Fenerbahçe, Bijelica veya Dalic ile anlaşsa; size de kaleci antrenörlüğü için teklif gelse kabul eder miydiniz?

Bilemiyorum. (Gülüyor) Çok zor bir soru. Şu an Hırvat Futbol Federasyonu ile bir sözleşmem var. Ne söylersem boş. Ayrıca yıllarca Beşiktaş’ta görev yaptım. Şimdi bunun için bir şey söylemem doğru olmaz.

ÖNCELİK HIRVATİSTAN’IN BAŞARISI

-Gelecekten beklentileriniz neler?

Önümüzde Euro 2020 finalleri var. Hırvatistan Milli Takımı ile orada olacağım. Daha sonra Katar’daki 2022 Dünya Kupası var. Onun sonrasında neler olacağını göreceğiz.

-Belki tekrar Türkiye’de kaleci antrenörü olursunuz?

Ne diyeyim. İnşallah…Türklerin dediği gibi. (Gülüyor)



Karakartal'a devam... Karakartal Mobil Uygulamaları