Atilla Gökçe, Milliyet gazetesindeki son yazısında dün akşam kazandığımız Kiev zaferini değerlendirdi.
Dakika 79... Sivok Dinamo Kiev cezaalanı içinde... Uzun bir topla buluşuyor ve istediği vuruşu yapamıyor. Beşiktaş için karakteristik bir tablo bu...
Öndeki üç hücumcunun bir türlü etkinleşemediği, bal yapan arı pozisyonundan kurtulamadığı, saç - baş yoldurduğu oyunda savunmacılar "İş başa düştü" diyerek duruma müdahil oluyorlar... Egemen'in altıncı kornere kafa koyarak attığı gol gibi, Sivok’un da hücum organizasyonuna katılıp rakip cezaalanına girmesi bu sıkıntının sonucu...
Beşiktaş’ta Quaresma, Almeida ve Simao, topla çok oynuyorlar. Takım, baştan sona hücum üstünlüğünü elinde tutuyor.
Ama öyle bir Almeida var ki, inanılmaz!...
Dün en az dört kez yüzde yüz gol pozisyonuna girdi Portekizli... İlkinde kötü bir kafa vuruşuyla topu auta attı. Ötekilerde de sürekli zamanlama yanlışları içinde bocaladı... Oyunun gelişimini, topun gelişini okuyacak zekaya sahiptir, kuşkusuz... Ama öylesine ağır ki, her hareketinde geç kalıyor...
..Ve bu Almeida’ya 87 dakika tahammül ediyor Carvalhal.
Bu tahammülü “mazoşizm”le açıklayabiliriz, belki...
Almeida’nın yerine oyuna aldığı adam da Edu iyi mi?
Bunu da “sadizm”le açıklamak olası!
Sıkıntılı bir giriş yaptık, çünkü skor tabelasının ardındaki gerçek böyle...
Ama tabela da güzeldi Beşiktaş için.
O güzelliğe imza atan adama, izninizle “Cesur Yürek Egemen” diyeceğim...
Beşiktaş savunmasının lideriydi Egemen. Hayır, sadece stoper olarak değil...
Sadece savunmacı, kesici, tutucu, durdurucu olarak değil.
Kaleci Cenk dahil, tüm savunmayı yönetirken, kazandığı topları da eveleyip gevelemeden, oyuna sokarak, maça derinlikler katarak, hücuma katılarak ve golünü de atarak günün kahramanı oldu Egemen.
Anlamlı bir doğum günü kutlaması.
Yaşadığını bilerek, hayatın ve maçın her dakikasına saygı göstererek...
Hayata anlam katıp, bu dünyada boşuna dolaşmadığını göstererek.