Şansal Büyüka, Beşiktaş'ta yaşanan son durumu değerlendirdi.
Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi hayali bir çırpıda bitti. Trabzonspor galibiyetiyle gelen bahar havası, arka arkaya kayıplarla kış soğuğuna dönüştü. Gençlerbirliği kalecisinin yediği golden mi, yoksa Fenerbahçe’nin uzatmada attığı golden mi başlayalım derken Beşiktaş bir sürpriz yaptı. Daha doğrusu sürprizi yapan Bilic oldu.
Nedendir bilinmez yine garip bir rotasyon içindeydi. Gökhan hastaymış ama Serdar ile Atiba’nın kenarda oturması da ne oluyor? Sevgili Bilal, ne yapsan nafile... Kim oynarsa oynasın, kim oturursa otursun, sorun bu değil... Beşiktaş bu yükü taşıyamadı. 10 ayda ürettiklerini 10 günde tüketti. Bu kadar hovardalık olur mu? Elbette olmaz. 10 gün önce başladığında liderdi. O 10 gün içinde üç maç oynadı, 7 puan yitirdi ve şampiyonluk yarışına havlu attı. Yükü taşıyamadı ve dizlerinin üstüne çöktü. Psikolojik yük ağır geldi. Bilic bile söyledi, “Ben psikolojik süreci yönetemedim” diye... Yazık oldu bunca emeğe...
İnanılmaz bir form düşüklüğü içinde olan Bilic, artık kalamayacağını söylüyor. Fikriniz? Sevgili Bilal, bunu söyleyince bana kızıyorsun ama fikrim değişmedi. Bilic’i başarısız bulmuyorum. Beşiktaş, Avrupa Ligi dahil, çok başarılı bir ilk yarı geçirdi. Ama özellikle son haftalarda yükü taşıyamaz, bu baskıyı kaldıramaz duruma gelmişti. Beşiktaş’ın eksiği şu; final gibi maçları oynayamıyor, kaldıramıyor. Galatasaray da iyi oynamıyor ama kazanıyor. Çünkü arada tecrübe farkı var. Beşiktaş bu lig için henüz bir kolej takımı gibi... Şunu da kabul edelim, Veli’nin gidişi, Beşiktaş’ın dinamizmini bitirdi. Olcay kötü oynamaya başladı, Gökhan Töre etkisiz kaldı, taraftarın sevgilisi Demba Ba bana göre iyi oynamadı.
"Derbiyi kazanamaz"
Bu takım, böyle bir ortamda Galatasaray karşısında ne yapabilir? Beşiktaş zaten derbi kazanamayan bir takım... Söyledik ya, final oynayamıyor, o yükü kaldıramıyor. Pazar günü alabileceği bir galibiyet koca bir sezonun tesellisi olabilir. Ama açıkçası moralsiz, dağınık, çökmüş Beşiktaş’ın Galatasaray karşısında kazanabileceğini düşünmüyorum.
UEFA’nın verdiği acı bir reçete var. Bu Beşiktaş’ı nereye götürür? Beşiktaş stat yapıyor para lazım... Beşiktaş transfer yapacak para lazım... UEFA peşinde, dikkatli harcamak lazım... Beşiktaş bir cendereye sıkışmış gibi görünüyor. Sıkıntı var. Bunu kabul etmek, bu gerçeği kabullenmek lazım... Stat bitene kadar katlanmak, bu sabrı göstermek gerekiyor. Her haftayı dışarıda oynayan bir takımı “Niye şampiyon olamadın?” diye “dut” gibi sallamak da hakça bir tavır olmaz.
"Bilic’i başarısız bulmuyorum. Beşiktaş, Avrupa Ligi dahil, çok başarılı bir ilk yarı geçirdi. Ama özellikle son haftalarda yükü taşıyamaz, bu baskıyı kaldıramaz duruma gelmişti."
Kartal’ın günahı ne?
İsmail Kartal, Fenerbahçe’de darbe mi yaptı? Takımın başına silah zoruyla mı geçti? Başkan kendisini uygun gördü, Kartal da teknik direktör olarak göreve başladı. Hocayı beğenmeyenler, kendisine kızanlar yanlış adresteler.
Fenerbahçe kazandı ama nasıl? 10 kişilik rakibi ecel terleri döktürdü. Rıza Çalımbay’ın öğrencileri az daha Fener’in hayatını karartacaktı.
Sarı-lacivertliler de tıpkı Beşiktaşlılar gibi tatsız... Sezon sonunda belki şampiyon olacaklar ama 32 hafta boyunca İsmail Kartal’a hiç güvenemediler... Düşünceniz... İsmail Kartal’ın günahı ne? Darbe mi yaptı? Takımın başına silah zoruyla mı geçti? Başkan kendisini uygun gördü, Kartal da teknik direktör olarak göreve başladı. İsmail Kartal’ı beğenmeyenler, kendisine kızanlar yanlış adresteler... Ayrıca puan olarak baktığınızda Fenerbahçe geçen yılın önünde... Ama futbolun heyecanı, kalitesi, coşkusu, taraftarın mutluluğu adına geçen yılın çok çok gerisinde... Arada dağlar var. Düşünün yaklaşık 35 bin kombine satmışsınız, dünyanın parasını verip o kombineleri alanlar bile maça gelmiyorlar, gelmeye nazlanıyorlar... Niye? Transfer yapmamışsın, taraftarın istediği düzeyde hoca almamışsın, koca bir sezon futbolunla hayal kırıklığı yaratmışsın. Seyirci aptal mı, niye gelsin? Boşuna sinirini niye harap etsin.
Ele-güne güveniyorsan...
Sarı-lacivertlilerin kalan iki maçını kayıpsız geçebilir mi? Fenerbahçe kalan iki maçını kayıpsız geçebilir ama bu yetmeyebilir. Baksanıza İsmail Hoca bile “Rizespor’a güveniyorum” diyerek, umut diye Galatasaray’ın oynayacağı rakiplere sarılıyor. Kendi işini kendin bitiremiyorsan, ele-güne güveniyorsan, işin en hafif ifadesiyle “zor” demektir.
Önümüzde bir Emre Belözoğlu olayı var. Gerek feribotta yaşadıkları, gerekse yerel gazetenin yaptıkları... Kim olursa olsun futbol oyununun bir ferdi böyle bir uygulamayı hak ediyor mu? Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir vatandaşına bunları yapamazsınız. Ne demek, arabalı vapurda önü kesiliyor saldırıya uğruyor, Mersin’de hedef gösteriliyor. Emre sevilen biri olmayabilir, sempatik bulunmayabilir, hatta kendisine kızılabilir. Ama ne olursa olsun, bütün bunlar Emre’ye saldırma hakkını kimseye vermez. Tek kelimeyle vahşet... Ama görürsünüz bütün bu saldırılar da yapanın yanına kâr olarak kalır.
Haysiyetler ciklet gibi çiğneniyor!
Gençlerbirliği kalecisi Ferhat şike yapsa, belki de böyle gol yerdi. Stancu şike yapsa belki de topa böyle vururdu. Ama futbolun içinde bunlar var, hatta bunlardan beteri var.
Galatasaray önde koşuyor, rakipleri arkadan kovalıyor. Nefesinin yetip yetmeyeceğini 34. haftanın sonunda göreceğiz. Fakat Gençlerbirliği karşısında değişik bir durum yaşandı. Kalecinin yediği gol, Stancu’nun atamadığı pozisyon v.s...
Böyle bir pozisyonda, şikenin bu kadar tartışıldığı bir ortamda herhangi bir futbolcu şike yapmaya cesaret edebilir mi? Dünyada şereflerin, haysiyetlerin yerlerde süründüğü, ayaklar altına alındığı, insanların yargısız infaza uğradığı, haysiyet cellatlarının kol gezdiği bir futbol dünyası herhalde bizden başka hiçbir ülkede yoktur. Tamam, Gençlerbirliği kalecisi Ferhat şike yapsa, belki de böyle gol yerdi. Stancu şike yapsa belki de topa böyle vururdu. Ama futbolun içinde bunlar var, hatta bunlardan beteri var. Aynı maçta Umut da boş kaleye vuramadı, peki Umut da şike mi yaptı? Öyle bir futbol anlayışımız var ki, herkes, hepimiz satılmış durumdayız. İnsanları satın almanın, şerefleriyle oynamanın ciddi bir bedeli olmalı... Oysa o şerefler, o haysiyetler bizim ülkede ciklet gibi çiğneniyor. Nerede RTÜK, nerede şiddet yasası? Hepsi yalan... Çok hatalı bir gol yiyen kaleci var, mutlak golü yapamayan oyuncu var ama şike yok. Bu ülkede Sivas kalecisi Korcan kötü gol yedi diye 7 ay hapis yattı. Korcan’dan sonra en az 5-10 kaleci (isimlerini sayarım) Korcan’dan daha beter gol yediler. Şike mi yaptılar? Asla... Geçen gün internette gördüm, Fransa’da ikinci lig maçında kaleci, arkadaşının geri pasından gol yiyor. Futbolda bunlar oluyor. Kimse de çıkıp bizdeki gibi “maçı sattın” demiyor. RTÜK’e inanamıyorum, sanki gözleri kapalı, kulakları tıkalı...
Çok da iyi yaptı
Hamza Hamzaoğlu disiplin gerekçesiyle Emre Çolak’ı kadroya almadı. Takım puan kaybetse eleştiriler olur muydu? Hamza Hoca çok iyi yaptı. Emre Çolak o maçta ne oynadı da hocasına afra-tafra yapıyor. Ayrıca Emre Çolak gibi Galatasaray’da çok sayıda oyuncu var. Olası bir puan kaybını Emre’ye bağlamak, öküzün altında buzağı aramak gibi bir şey olurdu.
Tarihe not düşün
Cumartesi günü seçim var. Sizce en azından ligin son düdüğü çalana kadar Abdurrahim Albayrak ve Ali Dürüst göreve devam etmeli mi? Ali Dürüst de, Abdurrahim Albayrak da, zaten lig bitene kadar takımın başında olacaklarını açıkladılar. Ama şimdiden buraya yazıyorum; Galatasaray, Florya’nın düzeni adına Abdurrahim Albayrak’ı çok arar ve eksikliğini çok hisseder. Yaşarsak görürüz. Tarih Mayıs 2015... Bu notu bu yazıya düşüyorum.
Tek kurtuluş Ersun Yanal’a teslimiyettir
Ligin sonu geldi Trabzonspor hâlâ ezberden sayılacak bir kadro oluşturamadı. Eskişehir yenilgisiyle büyük ihtimalle Avrupa Ligi’ne 3. takım olarak gidecek. Bu sezonu erken açması demek. Gelecek sezonki performansına etki eder mi bu durum? Sizce Yanal gelecek sezon bu Trabzonspor’un başında kalır mı?
Trabzonspor gelecek sezonu ister çabuk açsın, ister geç açsın işi kolay değil... Karşısında oturmuş, güçlü kadrolar var. Trabzonspor’un tek şansı olabilir, kendisini kayıtsız-şartsız Ersun Yanal’a teslim etmesi... Ama kamuoyuna, yerel gazetelere baktığımda bunun da çok kolay olmadığını görüyorum. Hatta yerine Ertuğrul Sağlam dahil, birçok hocanın adı ortalıkta dolaşıyor. Üstelik sadece transferle bu işler olsa, transferin şampiyonu Trabzonspor, ligin de şampiyonu olurdu.