Beşiktaş tribünlerinin önde gelen isimlerinden Alen Markaryan, Akşam Gazetesi'nde siyah-beyazlı takımın şampiyonluğunu değerlendirdi.
"Şenol Güneş ismi onay kazandığında ilk başta sadece 2 kişinin ‘olur’ vermesi moralleri bozmuştu. Günler süren mülakatlar başlamıştı. Final Ahmet Nur Çebi'nin Altunizade'deki ofisinde yapıldı."
Aslında hikaye Bilic'in;
Şubat ortasında West Ham'la gizlice anlaşmasıyla başlıyor.
'Müzmin, kronik' ne derseniz deyin
Ama ben konsantre bozukluğu diyorum.
Son 5 haftada kaçırılan şampiyonluk;
Bıçağı kemiğe
dayamış,
Hoca arayışlarını iyice tetiklemişti.
Bundan sonrası can pazarıydı artık…
Klasik Lucescu sesleri süslerken manşetleri;
Beşiktaş yönetimi,
Gizli gizli hoca arayışlarını hızlandırmış,
Hatta dönem dönem oylamaya bile geçmişti.
Şenol Güneş ismi kuvvet
kazandığında,
İlk başta iki kişinin onay vermesi moralleri bozmuş,
Günler süren mülakatlar başlamıştı.
Final Ahmet Nur Çebi'nin
Altunizade'deki ofisinde yapıldı.
Tam 7 saat çıkmadılar dışarıya…
Kapandılar…
Kapıdan toplanan kalabalık;
Çay, kahve servisi yapan
garsondan bilgi almaya çalışıyordu.
Neler olup bitiyordu!?
En sonunda kapı açıldı.
Şenol Güneş'in sağ gözünde morluk,
Nur Çebi'nin
sol çenede şişlik vardı.
Şaka! Şaka!
Çizgiler çizilmiş, imzalar atılmıştı.
Şenol Güneş, Beşiktaş'ın başındaydı artık...
Yan masadan
Gomez göz kırpıyordu
"Adına besteler yapılan Demba satıldı iyi mi! Sonra golcü arayışları. Bedava Van
Persie'yi tam alacakken Fener devreye girip milyonlar döktü. Yan masada Gomez bekliyordu."
Para arayışları,
UEFA Finansal
Fair-Play kriterleri,
Yönetimi yeni rotalara itmişti.
Demba Ba, para ediyordu ve isteyenleri vardı ama
Göndermek büyük riskti.
Zira Demba, oynadığı bir senelik dönemde
Attığı gollerle,
Taraftara kendini sevdirmiş,
Gol sonraları namaza durması sembol olmuş,
Zafer Algöz ile Hakan Altun'a beste bile yaptırmıştı.
Sanal aleme düşen video, herkesin dilindeydi.
"Demba Baaaaa ddd Demba Ba ddd"
Hal böyleyken nasıl gitsindi Demba…
Büyük kumar oynadılar.
Adam gitti iyi mi!..
Yerine 'Van Persie' sesleri dolanıyordu.
Hem de
bedavaya!
İsmi jan janlıydı ama sakatlıktan yeni çıkması,
Gel-gitler yaşatıyordu yönetime…
Manchester müzayedeci adam modunda,
Tam
'Saaat-tım' diyordu ki;
F.Bahçe girdi araya…
Para bol ya!
'Ben daha fazla veriyorum' dedi.
Verdi, aldı!
Kumarhane raconunda
bir söz vardır!
Ayakların seni doğru masaya doğru zamanda götürecek.
Yan masada Gomez duruyordu.
Gomez. Mario Gomez…
Ona
sarıldılar.
Fiorentina'dan iki seneliğine kiraladıklarında;
Hâlâ şu sıralar bile çözemediğimiz bir mukavele imzalanmıştı.
Bir sene
sonunda bin euroya serbest mi kalır?
Bin euroyu veren alır gider mi?
Bilemedik…
Hatta ve zira çok sonraları,
Bir A.Ş.
toplantısında bir hissedarın;
Bu soruyu ortaya bırakması,
Genel Koordinatör Gökhan Sarı'nın
Bahsettiğim minvalde cevap vermesi kafaları
karıştıracaktı.
Hibritlediler, rahatladılar
Bütün bunlar olurken Şenol Güneş,
Bir dizi yenilemeye gitmişti
Nevzat Demir'de…
'Çimleri yenilesinler' diye dozer sokmuştu tesislere…
Hibritlediler…
Daha sonraları bitecek, Şeref Bey Stadımız'a
ilham verecek şekilde hem de…
Sakatlıkların azalmasını,
Ertuğrul Karanlık'ın gönderilip,
Doktor Sarper Çetinkaya'nın gelmesine
bağladılar ama
Bence zeminin hibrit çim olması daha etken gibi durmaktaydı.
Ah fincancı katırları!
Bu arada
Veli'nin sakatlığı geçmek bilmiyor,
Otomatikman Bilic'in Atiba-Veli denklemi kendi kendine yok oluyordu.
Bir evvel ki sezon ağzımıza futbol
adına tat bırakan Tolgay,
Direniyor ama bir türlü koparamıyordu zincirleri…
Hele hele 'Atiba gitsin' diye ısrar edenler…
Siz yok
musunuz siz…
Fincancı katırları... Ah! Ah!
Bu sezonu görünce utanmışlar mıdır acaba!
Kadıköy'de salı pazarına Lucas Leiva'yı
Beşiktaş'taki cumartesi pazarına Gökhan İnler'i çıkarmışlardı.
Yersen…
Allah'tan sağduyu ağır bastı da kaldı Atiba…
İyi ki de
kaldı.
Yoksa biz ne yapardık bu sezon…
Keşkemiz Sivok!
Geriye dönüp, büyük fotoğrafa baktığımızda,
Sivok'un bonservisiyle gönderilmesinden ne kadar hicap duyduğumu,
Ne akla hizmet davranıldığını,
Sezon içerisinde,
Ah, keşkelerle
başlayan cümleler kurulacağını
Dipnot olarak şu 3-5 satıra bırakmak isterim.
22.05 ne ya!
Mersin maçı,
'Ne zorunuz var ağustosun ortasında maç oynatıyorsunuz
Bir de şirin gözükmek için maçı 10'a alıyorsunuz?'
Direnişleri arasında oynandı.
22.00 ne ya!
Bazen de 05'i var!
Sanki Akmerkez'de sinemaya gidiyoruz.
Suareye!
Hatta Süper Lig'deki güney şehirleri,
Toplu
dilekçe verip, maçların ikişer hafta ileriye alınması istediler ama
Nafile sevdalar!!!
Federasyon, 'Söz ağızdan bir kere çıkar hemşerim'
dedi.
Ve gooong!!!
O fotoğrafın dedikodusu
Zengin kamçı
İlk devreyi 2-1 önde kapatmıştık ama Mersinli
futbolcuların zırp-pırt kaleci Tolga’yla karşı karşıya kalmaları,
Şenol Hoca'yı ilk yarı boyunca tedirgin etmişti.
Zaten kadro dizilişine
bakıldığında
Quaresma'ya yer açılmış, orta sahaya da kondurulmuş gibi duruyordu.
O yüzden yamalıymış gibi duran bu tabloyu
İkinci
yarıda kaldırıverdi ortadan Şenol Hoca.
Devre arasında yapılan bu değişikliği,
Quaresma'ya anlatmaya çalışan Şenol Hoca'nın
Kameralara
yansıyan bu görüntüsü,
Kısa vadeli dedikodulara mahal verse de
Camia bunu fazla ciddiye almıyordu.
Ne var yani; hocası öğrencisinin
koluna girmişse…
İkinci hafta Olimpiyat…
Liverpool maçından özlemle tıklım tıklım dolmuştu.
Düz yolda giderken,
Bariyerlere
çıkarsın birden,
Öyle oldu.
Quaresma jeneriklik gol atmış,
Gökhan Töre fragmanlık gol kaçırmış,
Hakem oscarlık, Quaresma'yı
oyundan atmıştı.
Erkan'la soyadını sol ayağından aldığı kuvvetle,
Beşiktaş'ı 1-2 yendikleri maçın golüne imza atıyordu.
Bu yenilgi,
kamçı özelliği taşıması açısından,
Önemli notlar arasına alınabilir aslında…
Oğuzhan takdir-i İlahisi!
G.Antep
maçını 0-4 kazanmıştık ama
Bu maç, 'Beşiktaş'ın kapanan takımlara,
İlk golü atmakta zorlanıyor' tezini ortaya çıkarmıştı.
Zira
dakikalar 77'yi gösterdiğinde,
Skor 0-0'dı…
Oğuzhan geldi kazanılan frikikte topun başına…
Sonra olanlar oldu.
Oğuzhan
demişken;
Bilic döneminde paslanan,
43. dakikada bir Bursa maçında oyundan alınarak gururu kırılan,
Bu kardeşime ince bir paragraf
açmak istiyorum.
Bilic'in Veli-Atiba bileşkesinden,
Oğuzhan-Atiba formülüne dönülmesinde Şenol Güneş'in
Biraz mecburiyetten de olsa,
Oğuzhan'a olan güveni ön plana çıkıyordu.
Bu konuya sonra geleceğiz ama
Büyük bir takdir-i ilahidir ki;
Bu şampiyonluğun en büyük
dönemeçlerinden olan
Deplasmandaki Bursaspor maçının
Bir sezon evvel 43. dakikada oyundan alınan
Oğuzhan'ın son dakika golüyle
kazanmıştı.
Demek ki neymiş;
İnandığında ısrar edeceksin…
2 özellik bütün sezona yetti
Biz bunları
yazıyoruz ama
Zaman it gibi ilerliyordu.
Avrupa kupası maçları başlamış,
Arnavutluk ekibini iki maçta yenmekten başka,
Galibiyet
alamamıştık grupta…
Bununla birlikte,
G.Antep maçında çıkan,
'Kapanan takımlara gol atamıyorlar' cümlesine,
'İyi top yapanlar'
maddesi de eklenmişti.
Balık sırtındaydık…
Ya iyiye ya kötüye düşecektik.
Artılarımın arasına Beşiktaşlı oyuncuların,
Pırıl pırıl
bir karaktere sahip olmalarını sayabilirdik.
Efendi,
Takımına sadık.
Bu iki özellik, bütün sezona yetti biliyor musunuz?
Yine hüsran yine isyan senaryoları
Lakin,
Kaleci Günay'ın 'İkinci kaleci' olacağı anonsunun edilmesi,
Cenk Gönen'i
isyan noktasına getirmişti.
Soru işaretleriyle G.Saray'a gönderildiğinde,
Ne yalan söyleyeyim,
İçimde hafif bir soğuk rüzgar
esmişti.
Hemen akabinde,
Brugge maçında yediği golle taraftarla arası açılan Tolga'nın
Bir benzerini bir sene sonra,
Yine bir
Avrupa kupası maçı, Lizbon'da yemesi
Kaleci sektöründe (!) 'Neler oluyor' sorularını bıraktı orta yere…
Bu sorun yumaklarıyla beraber,
Toplam 5 haftadaki beşinci puan kaybını Ankara'da yaşadık.
Offff!
Yine mi hüsran düşecekti hakkımıza,
Yine isyan,
Yine kaos mu
bekliyordu kapıda bizi…